Dr. İhsan Erdinçli: “Devletin sosyalleşme mekânlarına yönelik yaklaşımı toplum düzeni merkezlidir”

Samsun Üniversitesi Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Öteki Buluşmalar 2020 Güz Dönemi kapsamında Doç. Dr. Özgür Yılmaz’ın moderatörlüğünde Dr. İhsan Erdinçli’yi ağırladı. Online bir platform üzerinden gerçekleştirilen programda “Osmanlı İstanbul’unda “Sosyalleşme Mekânları” ve Devlet Kontrolü” başlığı altında yaptığı konuşmayla Erdinçli, Osmanlı dönemindeki sosyalleşme mekânları ve devlet kontrolü hakkındaki sunumuyla değerlendirmelerini izleyenlerin dikkatine sundu.

İstanbul haritası üzerinde bir açıklama yaparak konuya başlayan Erdinçli, “Bugün İstanbul dediğimiz zaman anlaşılan coğrafi alan Osmanlı döneminde İstanbul ve Bilâd-ı Selâse şeklinde ifade edilmekteydi. Yani bizim İstanbul dediğimiz yer Suriçi, Tarihi Yarımada Bölgesi; Bilâd-ı Selâse dediğimiz yer de Galata, Eyüp ve hemen onun karşısı Üsküdar bölgelerinden oluşmaktaydı. O yüzden İstanbul derken, Galata derken neyi kastediyoruz? Öncesinde bunun hakkında sizlere bilgi vermek istedim. Bugünkü konumuzu “Osmanlı İstanbul’unda Sosyalleşme Mekânları Ve Devlet Kontrolü” şeklinde belirledik. Normalde benim doktora tez konum Doç. Dr. Özgür Yılmaz Hocamın da ifade ettiği gibi meyhaneler üzerineydi. Ben meyhanelerle ilgili araştırmalarımı sürdürürken, devletin 16’ncı yüzyılın ortasından itibaren meyhanelere yönelik yasaklamalar, zaman zaman da kapatma uygulamaları gerçekleştirdiğini gördüm. Dolayısıyla devletin neden meyhaneleri kapatmaya yöneldiği sorusunu sordum. Öncelikle çalışmaya böyle başladım.” dedi. 

“Başka sosyalleşme mekânlarına baktığımda devletin benzer bir yaklaşım ortaya koyduğunu tespit ettim”

“Mevcut literatürü incelediğimde yasak uygulayan padişahların dindarlığını öne çıkarmışlardı.” diyerek sözlerini sürdüren Erdinçli, “Ama her padişahın da meyhanelere yönelik böyle bir yasak uygulamadığını gördüm. Bu kez bu açıklamayı tersinden okuduğumuzda yasak uygulamayan bir padişahın dindarlığını sorgulamak gerekecekti. Bunun böyle olmaması gerektiğini düşündüm. Mekânın marjinal, sıra dışı olduğu şeklinde açıklamalar var. Ancak kahvehanelerin de on altıncı yüzyılın ortalarında kapatıldığını görünce burada devletin yaklaşımının farklı olması gerektiğini düşündüm ve bunun üzerine biraz çalışmamı genişlettim. Kahvehanelere, bozahanelere, şerbethanelere, hamamlara baktığımda devletin bu mekânlara yönelik benzer bir yaklaşım ortaya koyduğunu tespit ettim ve bu şekilde devletin aslında sosyalleşme mekânlarına yönelik yaklaşımının asayiş ve toplum düzeni merkezli olduğunu tezimde ileri sürdüm.” dedi.

“Meyhanelerin Osmanlı gibi bir İslam devletinde var olabilmesi şeri hukuka dayanıyordu”

Osmanlı dönemindeki sosyalleşme mekanlarına değinerek sözlerine devam eden Erdinçli, “Daha detaylı bir şekilde meyhanelerin ortaya çıkışını, kahvehanelerin ortaya çıkışını ve gelişimini ve sonrasında devlet kontrolü alanında da bozahaneleri ve şerbethaneleri de bu işin içerisine katarak devletin benzer bir yaklaşım sergilediğini göstermeye çalışacağım. Sonrasında da böyle bir uygulama Osmanlı’ya özgü mü? Osmanlı Devleti’ne has bir uygulama mı? Yoksa Avrupa’da diğer devletlerde, çağdaşı olan devletlerde de benzer bir uygulama gerçekleşmiş mi? Son aşamada ise devletin bu sosyalleşme mekânlarına yönelik denetleme anlayışında meydana gelen değişimi anlatacağım. 16. yüzyılın ortalarından itibaren 19’uncu yüzyıla kadar gerçekleşen değişimi de vererek tamamlamaya çalışacağım. Şimdi ilk olarak meyhaneler ile başlayacağız. İlk konu ilginç gelebilir. Yani neden önce meyhaneler denilebilir. Örneğimiz İstanbul. İstanbul’da 1453 yılında, Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildiğinde, yani 15’inci yüzyılda Osmanlıların sosyalleşmek için gidebileceği çok fazla alternatifleri yoktu. Dolayısıyla 1453 yılını takip eden yıllarda ilk açılan mekânların meyhaneler olduğunu görüyoruz. Ancak bu meyhanelerin Osmanlı tebaasının bütününe hitap etmediğini, gayrimüslimler için tanınmış bir hak çerçevesinde bu mekânların kullanıldığını belirtmemiz lazım. Tabii ki Osmanlı bir imparatorluktu ve bu imparatorluk çatısı altında birbirinden dil, din, ırk ve kültür bakımından farklı olan pek çok unsur yaşamaktaydı. Osmanlı Devleti de gündelik yaşamı Müslümanlar ve gayrimüslimler şeklinde dini bakımdan ayırarak gündelik yaşamı şer-i hukuka göre düzenledi. Meyhanelerin Osmanlı gibi bir İslam devletinde var olabilmesi şeri hukuka dayanıyordu.” şeklinde konuştu.

“Osmanlı İstanbul’unda “Sosyalleşme Mekânları” ve Devlet Kontrolü” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.

07 Ocak 2021
Öğrenci Destek Hattı