Yunus Babacan: “Yüksek derecede borçlanma, küresel anlamda gelir adaletsizliğinin yaygınlaşmış olmasını beraberinde getirdi”

Samsun Üniversitesi Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Politika Buluşmaları kapsamında Dr. Mehmet Talha Paşaoğlu’nun moderatörlüğünde Yunus Babacan’ı ağırladı. Online bir platform üzerinden gerçekleştirilen programda “Borçla Yaşamak: Türkiye’de Sınıf ve Eşitsizlik Deneyimleri” başlığı altında Babacan, gerçekleştirdiği sunumuyla değerlendirmelerini izleyenlerin dikkatine sundu.

Çalışmasının yüksek lisans tezine dayandığını ifade ederek sözlerine başlayan Yunus Babacan, “konu esasen benim 4 yıl sürdürdüğüm,biraz fazla uzun sürdü maalesef, yüksek lisans tezime dayanıyor. Dr. Mehmet Talha Paşaoğlu hocamla konuştuğumuzda bu konuyu başlıklandırırken daha çok neye odaklanalım diye,meselenin daha teorik metodolojik taraflarından ziyade sahada bizim bizatihi son 20 yılda borcu nasıl deneyimlediğimize dair tespitlere yönelmemizin daha iyi olacağını söyledi. Ben de daha çok o kısma, saha çalışması üzerinden derinlemesine görüşme yaptığım kişilerin deneyimlerine odaklandım. Ama ondan önce kısa bir giriş yapmak istiyorum tabii ki teorik olarak. Çünkü borç dediğimizde bize ne ifade eder, ne anlamamız gerekir sorusunun 2008 krizinden sonra özellikle çok fazla sorulmaya başlandığını görüyoruz.Zira 2008 krizi dünya tarihinde bir ölçüde kendine ayrıksı bir yer bulan finansal bir kriz oldu ve beraberinde getirdiği tecrübe hem yüksek derecede borçlanmanın küresel anlamda son derece yaygın olması, eş zamanlı olarak eşitsizliklerin de gelir adaletsizliğinin, servet eşitsizliğinin de muazzam derecede yaygınlaşması oldu” dedi.

“Homo Ploutia” kavramından söz ederek sözlerini sürdüren Babacan, “Mesela Branko Milanoviç bugün dünyanın meşhur iktisatçılarından, Dünya Bankası’nda uzun süre çalışmış ve eşitsizlikleri şu an çalışan önemli insanlardan bir tanesi. Homo Ploutia diye bir kavram Yunancadan geçerek öneriliyor. Milanoviç’in geçen sene “Capitalism, Alone” diye bir kitabı çıktı. Bu kavram kapitalizmin de ilk defa sermaye sahiplerinin aynı zamanda gelirin de sahipleri olduğu gibi bir döneme işaret ettiğinden bahsediyor. “Ploutia”servet demek ve servet sahibi insan.Yani bu sadece klasik kapitalizmdeki kaynaklara ve sermayeye sahip insan değil, aynı zamanda o sermayenin sonucunda ve bir şekilde o emek döngüsü içerisinde gelire de sahip olan bizim bugün 2008 krizinde keza gördüğümüz gibi CEO’ların, şirket sahiplerinin hem bir şirketin sahibi hem çalışanı hem hissedarı hem çalışanı nasıl olduğuna dair.Bugün de dünyanın zenginlerine dair gördüğümüz Elon Musk’a, JeffBezos’a veya diğerlerine dair gördüğümüz hikâye aslında bu hikâye. Türkiye’de bu nasıl oluyor? Bunu konuşmak benim için ilgi çekici bir meseleydi,” dedi.

Uluslararası Finans Enstitüsü’nün hazırladığı küresel borç miktarını gösteren grafikle sözlerine devam eden Babacan, “Bugün sahip olduğumuz borç toplamda 275 trilyon dolara yaklaşmış vaziyette dünyada, küresel anlamda. Dolayısıyla dünyada eşi görülmemiş bir borçlanmanın da hem hükümetler hem şirketler hem hane halkları için geldiğini gösterir. Türkiye de son derece mustarip, ne şekilde mustarip olduğunu bir şekilde anlamak istiyorsak bizim borcun ikiye ayrıldığı yere gelmemiz lazım. Borç genellikle bir hükümet borcu, kamu borcu ve özel borç olarak ayrılır. Yani bizim Türkiye’de grafikte görebildiğimiz gibi kamu borcu aslında 2001 kriziyle çok zirvelere ulaşmışken daha sonrasında IMF politikalarının kontrollü ve sağlam bir şekilde Kemal Derviş sonrasında uygulanmasıyla ve bunun AK Parti döneminde devam etmesiyle birlikte kademeli olarak bugünümüze kadar azaldı. 2018 sonrasında tekrar artmış bulunuyor. Grafikten de görüleceği gibi tekrar 2009/2010 bandına bakarsak ufak bir yükselme var. Krizin etkisi ile beraber, bugün sahip olduğu hükümet borcu Türkiye Gayri Safi Hasılasına tekrar yüksek derecede yaklaştı. Ama bundan daha ilgi çekici olanı şu grafikte görebileceğiniz şekilde özel borcun aynı tarihlerde muazzam derecede yükselmiş olması. Aynı gayri safi yurtiçi hasıla da biz bundan ne anlamamız gerek diye soracak olursak, Türkiye’nin temel dönüşümlerinden bir tanesi bu global anlamdaki eşitsizliklerdeki ve borçtaki dönüşümüne paralel olarak hükümetlerin borçlarının azalması. Hala da yüksek oranda devam etmesine rağmen özel sektörün çok ciddi anlamda borçlanması ile sonuçlandı,” şeklinde konuştu.

“Borçla Yaşamak: Türkiye’de Sınıf ve Eşitsizlik Deneyimleri” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.

23 Aralık 2020
Öğrenci Destek Hattı