İ. Arda odabaşı: “1913-1914 yıllarında yayıncı kitapçılar, milliyetçi olmasalar dahi satılabilir milliyetçi yayınlar yapıyorlar, büyük fikir ve ideolojilerden kâr elde ediyorlardı”

Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Öteki Buluşmalar dizisi kapsamında, 11 Kasım 2022 tarihinde, iletişim tarihi üzerine çalışmaları olan, İbn Haldun Üniversitesi’nden İsmail Arda Odabaşı’nı ağırladı. Büşra Nur Topal moderatörlüğünde gerçekleşen “Osmanlı Matbuat Kapitalizmi ve Milliyetçilik (1913-1914)” başlıklı programda, matbuat etrafındaki yeni fikirler ve kapitalist yayıncılık üzerine önemli değerlendirmeler ortaya konuldu.

Konuşmasına kitabın tarihsel odak noktasını belirlerken dikkatini çeken bir ayrıntıyı aktararak başlayan Odabaşı, “Balkan Savaşları’ndan I. Dünya Savaşı’na kadar gelen dönemde olağandışı bir olgu vardı. O da 1913 ile 1914 yıllarındaki dergi patlamasıydı. Aslında ben, bu dergi patlamasının peşine düştüm” dedi. Odabaşı, dergi patlamasının nedenlerini açıklamak için incelemelerde bulunduğunu ifade ederek mezkûr mikrotarih çalışmasının çıkış noktasını, 1913 yılında Mehmed Rauf’un Tanin Gazetesi’nde yazmış oldukları etrafında temellendirdi.

Balkan Savaşları’nın özel bir dönem olduğunu ifade eden Odabaşı, Osmanlı’nın bir zamanlar kendi toprakları olan devletlere karşı beklenmedik bir yenilgi almasıyla Avrupa’da yaşayan nüfusunu kaybetmeye başladığını dile getirdi ve “topyekûn savaşların gerçek bir ilk örneği Balkan Savaşları’dır” dedi. Osmanlı açısından büyük bir bozgun olan Balkan Savaşları’nın, milliyetçi ideolojiyi tetiklediğini ve Türk milliyetçiliğini kitleselleştirdiğini dile getiren Odabaşı, bu dönemde ulusal kimlikle milliyetçiliğin beraber yükselişe geçtiğini vurguladı. 1913 yılının Mart ayından itibaren dergi sayısında artış gözlendiğini dile getiren Odabaşı, dergi patlamasının nedensel unsurlarını tespit etme yönünde şunları söyledi:

“1913 Mart’ı ve 1914 Temmuz’u arasında 85 tane yeni dergi çıkıyor. Bu sayı, ayda beş dergi demektir ve olağanüstü bir performanstır. Bozgundan çıkmış bir ülkeden bahsediyoruz. Başkent’te top sesleri işitiliyor. Muazzam bir muhacir akını var. Çünkü Balkan Savaşları etnik temizlik içerir ve siviller de askeri hedef kabul edilmiştir. Ciddi bir mezalim var bu nedenle. Zaten bu mezalim vurgusu, özellikle Türkçe matbuatta yoğun bir şekilde görülecek ve mobilizasyonu sağlayacak.”

Milliyetçiliğin kitleselleşmesinin ardında matbuat kapitalizmi olduğunu ileri süren Odabaşı, sözlerine yayıncı kitapçılara değinerek sürdürdü: “Kimdir yayıncı kitapçılar? O dönem matbuat alanında bugünkü gibi net bir işbölümü söz konusu değil. O dönem yayıncı kitapçılar hem kitap satıyorlar hem de naşirler (eser neşrediyorlar). İşte dergilerin büyük bir kısmını da yayıncı kitapçılar çıkarıyor. İsimlerini vermek gerekirse: Cemiyet Kütüphanesi var, Türk Yurdu Kitaphanesi var. Türk Yurdu Kitaphanesi, örgütlü milliyetçi hareketle organik ilişki halinde. Esas olarak bu dergilerin esas aktörleri buradaki insanlar.”

Dünya görüşleri, büyük fikirler ve ideolojilerin yanı sıra bir de kâr amacıyla ilerleyen bir süreç olduğunu ve yaşamımızı sürdürmek için para kazanma gibi bir meramın olduğunu belirten Odabaşı, genç kitapçıların kâr güdüsüyle dergi çıkardığını belirtti. Odabaşı ayrıca, gazetelerin sayılarında herhangi bir artış olmamasına rağmen dergi ve kitaplarda, özellikle müstehcen edebiyat ile polisiye türünde bir patlamanın geliştiğini ifade ederek kitap basan insanların kolayca dergi çıkarabildiğini söyledi. Geleneksel Osmanlı matbuatında Kayserili Ermeniler’in, İranlı Acem kitapçıların ve Ahmet İhsan, İbrahim Hilmi gibi Türk kitapçıların aktif rol oynadığını ileri süren Odabaşı, “Bu isimler milliyetçi olsun olmasın, eğer satılabilir bir ürünse bu tür yayınlar yapıyorlar. Yani satışa yönelik, daha popüler, duygulara hitap eden yayınlarda bulunuyorlar ve görsellik mekanizmalarını ilerletiyorlar” dedi.

Dönemin dergilerinin reklam, promosyon gibi teknikleri kullanarak işlerini yürüttüğünü ifade eden Odabaşı, kullandıkları görseller itibariyle niteliksel anlamda da değişime uğradıklarını şu sözlerle ifade etti:

“II. Meşrutiyet’ten itibaren görsellikle ilgili bir değişim meydana geliyor. Mutlak monarşiden meşruti monarşiye geçilirken ve 1908’le kitlelerin siyaset arenasına çıktığı dönemde, basında kullanılan görseller de değişir. Artık toplumsal sorunlar, idamlar, savaşlar dergilerde basılıyor ve halkın önüne getiriliyor. Her şey fotoğraf olarak basılamadığı için bir de basın ressamları var. Balkan Savaşları da görselleşen bir savaş. Haber akışının hızlanması, görselin niteliksel içeriğinin değişmesi bu dönemdeki yayıncı kitapçılarla ilgili. Görsellik, okuma engelini aşıyor. Okuma bilmiyorsanız bile bir dergiyi, kitabı sadece seyretmek için alabilirsiniz. Bu durum, kapitalist yayıncılar için iki anlamda önemli. Okuma oranı düşük bir toplumda görsel yayınların siyasal toplumlaşmada önemli bir yeri var. İkincisi, reklam meselesidir.”

Osmanlı’nın Balkan Savaşları’nın uzantısı olarak boykotajla ilk olarak 1908 yılında karşılaştığımı ve bu durumun tüketim kalıplarını  yönlendirdiğini ileri süren Odabaşı, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Boykotu Osmanlı içerisinde savunanların temel tezi, Rumların Yunanistan’a maddi manevi destek verdikleri ve Yunanistan’ın Balkan Savaşları’nı bu sayede kazandıkları yönünde. Balkan Savaşları ile birlikte bir özeleştiri furyası doğuyor. Ne oldu da eski tebaamıza yöneldik? Neden kaybettik? Bu sorular etrafında biz Müslüman Türkler, gayrimüslimler gibi ticari anlamda başarılı olamadık ve bu nedenle siyasi anlamda da kaybettik düşüncesi oluşuyor. Dolayısıyla bir ticaret vurgusu söz konusu. Müslümanlar dükkan açmaya başlıyorlar. Mesela ilk Türk sinema salonu da 1914 yılında açılmıştır. Bu arada reklamın ticaretteki önemine yönelik vurgular baş gösteriyor. Reklamın parametreleri değişmeye başlıyor. Sadece malın ve hizmetin değil aynı zamanda onun sahibinin etnik ve dinsel kimliği de vurgulanmaya başlıyor. Örneğin ilk Türk yayıncılardan biri olan İbrahim Hilmi Çığıraçan’ın reklamlarında şu ibare geçer: ‘Türk oğlu Türk, İslam ticaretgâhıdır’. Matbuat alanının ticarileştiğini görüyoruz ve matbuat kapitalizmi milliyetçiliği de besliyor.”

Aynı zamanda DÜSAM Youtube kanalında yayınlanan “Osmanlı Matbuat Kapitalizmi ve Milliyetçilik (1913-1914)” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.

Kaçıranlar, linki tıklayarak Youtube kanalımızdan programı izleyebilirler.

 

24 Kasım 2022
Öğrenci Destek Hattı