Evrim Binbaş: “Persianate kavramı Arap merkezci yaklaşıma eleştiri olarak İslam dünyasında Farsça’nın yüksek kültür dili rolüne işaret etmek amacıyla türetildi”
31 Ekim 2024 tarihinde gerçekleşen “Dünya Kültürlerinde Anlatılar” adlı konuşma serisinin ilk etkinliğinde, DÜSAM (Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi) ev sahipliğinde Dr. Evrim Binbaş ile Pers-Medar kültürünün tarihsel anlamı ve etkileri üzerine kapsamlı bir tartışma yürütüldü. Moderatörlüğünü Mustafa Altuğ Yayla’nın yaptığı etkinlikte Binbaş, Marshall Hodgson’ın “Persianate” terimi çerçevesinde Fars kültürünün geniş coğrafyalardaki etkilerini ve bu etkiyi açıklamada kullanılan kavramsal yaklaşımların gelişimini ele aldı.
Evrim Binbaş konuşmasına “Persianate” kavramının kökenini açıklayarak başladı. Marshall Hodgson’ın 1960’lı yıllarda İslam medeniyeti çalışmalarındaki Arap merkezci yaklaşıma eleştiri olarak geliştirdiği bu kavramın, geniş bir kültürel etki alanını kapsayarak İslam medeniyetini yalnızca Arap kültürüyle sınırlamaktan uzaklaştırmayı amaçladığını belirtti. “Persianate”, özellikle 12. yüzyıldan sonra İslam dünyasında kültürel iletişimde Farsçanın rolüne işaret etmek amacıyla türetilmiş bir terimdir. Binbaş, Hodgson’ın aynı dönemde İslam medeniyetine dair geliştirdiği “Islamicate” gibi diğer terimlerin de benzer bir düşünceyle ortaya çıktığını; ancak bu terimlerin bugün akademide farklı anlam kaymalarına uğrayarak kullanıldığını ifade etti.
“Pers-Medar” Terimi Üzerine
Binbaş, Persianate teriminin Türkçeye çevrilmesinde yaşanan güçlüklerden söz ederek “Pers-Medar” terimini önerdi. Bu terimi, tarihsel olarak Pers İmparatorluğu’nun etki alanındaki kültürel ve siyasi birikimi ifade etmek için kullanmayı uygun gördüğünü açıklayan Binbaş, terimin kültürel bir çerçevede kullanılabileceğini ve yalnızca dile indirgenmemesi gerektiğini belirtti. “Medar” kavramı, kültürel etkilerin merkezde toplandığı bir tür etki çemberini ifade ederken, Pers kelimesinin tarihsel bağlamda Fars bölgesiyle sınırlı olmaksızın bu çemberde yer alan coğrafyaları kapsayabileceğine dikkat çekti.
Konuşmada, “Persianate” teriminin yalnızca dil odaklı olarak yorumlanmasının eksik bir bakış açısı sunduğunu vurgulayan Binbaş, bu kavramın anlam genişliğinin son yıllarda Farsça-merkezli bir bakış açısına kaydığına değindi. Tarihsel olarak “Persianate” teriminin ortaya çıkışında Farsçanın yüksek kültür dili olarak benimsenmesi ve bu dilin sembolleriyle Osmanlı, Hindistan ve diğer İslam coğrafyalarında kültürel bağların kurulmasının etkili olduğunu belirtti.
Pers Kültürünün Dil ve Edebiyat Üzerindeki Etkisi
Binbaş, “Persianate” kültürünün edebiyat üzerindeki izlerine değinerek, özellikle Şehname gibi kanonik metinlerin bu kültürün temel yapı taşlarından olduğunu ifade etti. Şehname’nin, yalnızca İran edebiyatında değil, Osmanlı ve Hint dünyasında da köklü bir yer edinmiş olması, bu metnin bu kültürel etki çemberinin bir sembolü haline gelmesini sağladı. Binbaş, Şehname örneği üzerinden, Osmanlı entelektüellerinin 17. yüzyıla kadar İskendername gibi İran kökenli metinleri kendi kültürel miraslarının bir parçası olarak gördüklerini belirtti.
İran kültürünün yüksek edebiyat dilinin yanı sıra siyasi terminoloji üzerindeki etkisine de değinen Binbaş, adalet kavramı etrafında şekillenen “Daire-i Adalet” gibi siyasi düşünce unsurlarının bu kültür alanında farklı coğrafyalara yayıldığını belirtti. Bu kavramın, çeşitli dillerdeki metinlerde merkezi bir rol oynamasıyla yerel bir kültürden ziyade ortak bir kültürel mirasa dönüştüğüne dikkat çekti.
Tarihsel Süreçte “Persianate” ve Moğol Etkisi
Binbaş’ın konuşmasında öne çıkan bir diğer unsur, “Persianate” kültürünün tarihsel oluşum sürecinde Moğolların oynadığı roldü. Moğolların bu kültürel etkiyi taşıyıcı ve hatta geliştirici bir rol üstlenmiş olduklarını ifade eden Binbaş, 13. yüzyılda İran, Orta Asya ve Hindistan’daki siyasi yapıların Moğol etkisi altında biçimlenmesiyle “Persianate” kültürün geniş bir etki alanına yayıldığını vurguladı. Bu kültürel etkileşimin, yalnızca Fars diliyle sınırlı olmadığını ve dönemin siyasi dinamikleriyle de iç içe geçtiğini belirtti. Moğolların Pers kültürü üzerindeki bu dönüştürücü etkisi, “Persianate” kavramını yalnızca Farsçayla sınırlayan bir bakış açısının ötesine geçme gerekliliğini de ortaya koymaktadır.
Kavramsal Sorunlar ve Farsça Merkezcilik
Konuşmanın ilerleyen bölümünde, Binbaş, “Persianate” teriminin bugünkü kullanımında yaşanan anlam kaymalarına değinerek, terimin zamanla Farsça merkezli bir yapıya dönüştüğünü ve İran merkezci bir bakış açısının hakim olduğunu belirtti. Bu durumun, İslam tarih yazımında Arap merkezci bakış açısından uzaklaşma çabasını yansıtırken, şimdi İran merkezci bir yaklaşımı öne çıkardığını vurguladı. Binbaş’a göre, bu değişim tarihsel gerçekliğe dayansa da, günümüz akademik çevrelerinde Farsçanın diğer dillerin üzerinde görülmesine yol açabilir ve bu durum bilimsel nesnelliği zedeler. Ayrıca, “Persianate” kavramının yalnızca yüksek kültür dili olan Farsçayla özdeşleştirilmesinin, gündelik kültürel etkileşimlerin ihmal edilmesine yol açabileceğini belirtti.
Farsçanın İran dışında geniş bir coğrafyada yüksek kültür dili olarak kabul edilmesiyle birlikte, günümüz çalışmalarında Farsça merkezli bir kavram kullanımının sınırlı kalabileceğini belirten Binbaş, bu bakış açısının ötesine geçmek gerektiğini ifade etti. Bu doğrultuda, yüksek kültürü anlamada “Persianate” teriminin önemli bir kavram olduğunu, ancak yalnızca Farsça diline indirgenerek kullanımının sınırlayıcı olabileceğini vurguladı.
Soru-Cevap Bölümü
Katılımcıların yoğun ilgisiyle gerçekleşen soru-cevap bölümünde, İran kültürünün Osmanlı kültürüne etkisi ve bu etkinin Osmanlı Türkçesi üzerindeki yansımaları tartışıldı. Katılımcılar, Osmanlı İmparatorluğu’nda Türkçenin resmi dil olarak benimsenmesinin, Farsça merkezli bir kültürel yapıya duyulan tepkinin bir sonucu olup olmadığı sorusunu yönelttiler. Binbaş, Osmanlı’nın dil tercihlerinin tarihsel olarak oldukça karmaşık ve çok katmanlı sebepleri olduğunu, bunun tek bir nedene indirgenemeyeceğini ifade etti. Osmanlıların Türkçeyi resmi dil olarak tercih etmelerinin Farsça etkisini dışlamaktan ziyade, kendi siyasi ve sosyal dinamikleriyle ilgili olduğunu belirtti.
Bir katılımcının, Farsça ve Arapça eserlerin yanı sıra Türkçe eserlerin İran’da geniş bir okuyucu kitlesi bulamamasının günümüzdeki Farsça merkezcilik sorunuyla bağlantılı olup olmadığına dair sorusuna yanıt veren Binbaş, İran’da uzun süredir Farsça merkezci bir akademik yapının hakim olduğunu belirtti. İran akademisinin Türkçe veya diğer bölgesel dillerdeki eserlere aynı derecede önem vermediğini; bunun, Farsça merkezli bir bakış açısının sonucu olduğunu ve aynı zamanda İran’ın tarihsel olarak Arap ve Osmanlı kültürüne karşı kendini konumlandırma biçimiyle bağlantılı olduğunu ifade etti.
Evrim Binbaş’ın bu kapsamlı sunumu ve dinleyicilerin sorularına verdiği ayrıntılı yanıtlar, İslam öncesinden modern döneme kadar geniş bir tarihsel perspektifte İran kültürünün anlatı, dil ve semboller etrafında gelişen kültürel birikimini ele aldı. “Dünya Kültürlerinde Anlatılar” serisinin açılış etkinliği olan bu konuşma, katılımcılara “Persianate” kültür ile ilgili düşüncelerini derinleştirme ve bu kültürel çerçeveye dair yeni bakış açıları kazanma imkanı sundu.