Samsun Üniversitesi DÜSAM tarafından düzenlenen Öteki Buluşmalar serisi kapsamında, 6 Mayıs 2025 Salı akşamı Irvin Cemil Schick’i ağırladık. “Küresellik ve Yerlilik Uzlaşmaz Zıt Kutuplar Mıdır?” başlıklı konuşmasında Schick, küreselleşme olgusunu tarihsel, sosyolojik ve kültürel bağlamlarıyla ele alırken, yerlilikle kurduğu çok katmanlı ilişkiyi kapsamlı biçimde tartıştı. Etkinliğin moderatörlüğünü Mustafa Altuğ Yayla üstlendi.
Küreselleşmenin Katmanlı Yapısı ve Tarihsel Sürekliliği
Irvin Cemil Schick, küreselleşme olgusunu yalnızca 20. yüzyıl sonuna ait bir süreç olarak değil, tarihsel olarak çok daha eskiye dayanan, farklı dönemlerde farklı biçimlerde ortaya çıkmış çok katmanlı bir yapı olarak ele aldı. İpek Yolu, Büyük İskender ve Moğol fetihleri gibi tarihsel örnekler üzerinden kültürel ve ekonomik dolaşımın derin geçmişine dikkat çekti. Bununla birlikte kapitalist dünya sisteminin yükselişiyle birlikte küreselleşmenin sömürgeci ve eşitsiz karakter kazandığını, Avrupa’nın zenginliğinin büyük ölçüde Amerika’dan taşınan madenler ve Afrika’dan getirilen köle emeğiyle inşa edildiğini vurguladı.
Post-endüstriyel döneme geçişle birlikte, küreselleşme artık yalnızca mal ve insan dolaşımı değil, medya, bilgi teknolojileri, finans, ideoloji gibi birçok akışın kesiştiği bir yapıya dönüştü. Arjun Appadurai’nin “ethnoscape”, “mediascape”, “technoscape”, “financescape” ve “ideoscape” gibi kavramları bu geçişin kavramsal çerçevesini oluşturdu. Ancak Schick, bu modelin eksiklerini de vurgulayarak, metaların, virüslerin, atıkların ve çevresel felaketlerin de artık küresel dolaşımın birer parçası hâline geldiğini belirtti.
Yerelleşme, Kültürel Melezlik ve Küyerelleşme
Küreselleşmenin kültürel boyutu, konuşmanın en dikkat çekici yönlerinden biriydi. Schick, küresel metaların farklı coğrafyalarda yeniden anlamlandırıldığını, dolayısıyla kültürel düzeyde küreselleşmenin zorunlu olarak tek tipleştirici bir süreç olmadığını örneklerle gösterdi. İsviçre’de McDonald’s’ın lüks olarak algılanması ya da Türkiye’de Ramazan ayı için özel menülerle uyarlanması, “glokalizasyon” (küyerelleşme) kavramının gündelik hayattaki yansımaları olarak sunuldu. Bu bağlamda Roland Robertson’un yerel olanın küresel düzende “evcilleştirilmesi” tespiti öne çıktı.
Schick ayrıca modernlikten postmodernliğe geçişle birlikte zaman merkezli anlatıların yerini uzam merkezli anlatılara bıraktığını vurguladı. Bu değişim, yerelliğin yalnızca bir nostalji değil, çağdaş düşüncenin merkezinde yer alan kavramsal bir meseleye dönüştüğünü ortaya koydu. Kültürel kimliklerin sabit değil, karşılaşmalarla şekillenen ve çeşitlenen yapılar olduğu fikri, hem teorik hem toplumsal düzlemde güçlü biçimde savunuldu.
Genel Değerlendirme ve Soru-Cevap Kısmı
Konuşmanın sonunda Schick, küreselleşmenin eşitsizlik üreten bir süreç olduğunu, özellikle sermayenin küreselleştiği ölçüde emeğin ulusal sınırlar içinde örgütsüz kaldığını belirtti. Buna karşılık “yerlici” tepkilerin çoğu zaman samimi direnişler kadar siyasi manipülasyon aracı olabileceğini de vurguladı. Türkiye örneğinde, yerli ve milli söylemlerin, içe kapanmayı değil, küresel iktidar ilişkilerinde yeni biçimlerde pozisyon almayı hedeflediğini söyledi. Osmanlı geçmişine duyulan yoğun kültürel ilginin, bir yandan Batı etkilerine direnç, diğer yandan küresel tüketim formları içinde melez bir pazarlama unsuru hâline geldiğini belirtti.
Soru-cevap bölümünde ise Schick, uluslararası işçi hareketlerinin neden küreselleşemediğini, antikapitalist mücadelelerin sınırlı kaldığını, işçi sınıfının geleceğini yapay zekâ ve robot teknolojileri bağlamında nasıl yorumladığını aktardı. Ayrıca dinin küresel etik sistem kurmadaki potansiyeli, göçmenliğin kültürel zenginlik olarak görülmesi ve modernliğin vaatlerini yerine getirememesi gibi başlıklarda gelen sorulara kapsamlı yanıtlar verdi. Konuşmasının sonunda Schick, daha eşitlikçi bir küresel düzene ulaşmak için yalnızca direnmek değil, aynı zamanda küresel süreçlere bilinçli ve eleştirel biçimde katılmak gerektiğini vurguladı.