Kurtuluş Kayalı: “Türkiye’de insanlar koro halinde düşünüyorlar ve metinlerde ne yazdığına değil; nerede yayınlandığına bakıyorlar”

Saathane Buluşmaları - 16 Mayıs 2024 Per

Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Saathane Buluşmaları dizisi kapsamında, 11 Mayıs 2024 tarihinde Prof. Dr. Kurtuluş Kayalı’yı ağırladı. Ahmet Gökçen’in moderatörlüğünde gerçekleşen programda, Kurtuluş Kayalı’nın “Düşüncenin Coğrafyası: Toplum, Tarih ve Kültürden Soyutlanma” adlı kitabı masaya yatırıldı. Süleymanpaşa Kültür Evi’nde gerçekleşen etkinliğe çok sayıda akademisyen ve öğrenci soru ve katkılarıyla iştirak ettiler.

Konuşmasına Türk düşünce tarihiyle ve entelektüellerle ilgilenme sürecini aktararak başlayan Kayalı, kendi kuşağının toplumu anlamak açısından edebiyat ve sinemaya olan ilgisinin, sanatla ilgisinin çok gelişkin olduğunu ifade etti. Kendi entelektüel serüveninde 12 Eylül darbesi sonrasındaki ortamın da etkisiyle Niyazi Berkes, Behice Boran ve Muzaffer Şerif’e yöneldiğini ifade eden Kayalı, Türkiye’de genelde insanların ‘metinlerde ne yazdığına değil, nerede yayınlandığına’ baktığını, kendisinin ise düşünce hayatımızla ilgili metinlerde gerçekten ne yazıldığını anlamaya çabaladığını ifade etti.

Türkiye’de entelektüel ile aydın arasındaki farklılığa dikkat çeken Kayalı, kendisine göre Niyazi Berkes ve Sezai Karakoç’un bir entelektüel olduğunu, ancak Behice Boran ve Necip Fazıl’ın aydın olduğunu ifade etti. Türk düşünce tarihinde tarih ile sosyolojiyi verimli bir şekilde mezcetmiş olan hangi isimlerin olduğu sorusuna cevap olarak Niyazi Berkes’in, Erol Güngör’ün ve Şerif Mardin’in metinlerinin bu açıdan çok gelişkin olduğunu vurguladı. Türkiye’de sol çevrelerde eski dönemlerde tarih ilgisinin çok zayıf olduğunu ifade eden Kayalı, sağ çevrede ise hamaset yönü ağır basan bir tarih ilgisinin söz konusu olduğunu belirtti. Muhafazakârların genellikle insanlara bakarken fazla edepli baktığını, eleştirel tavırlarının zayıf olduğunu belirterek belirli isimleri bayraklaştırma eğiliminin, bir düşünce adamı üzerine yapılan sempozyumlarda da açığa çıktığını vurguladı. Sosyologlar arasında sosyoloji ile tarih arasındaki ilişkiyi erken dönemde önemseyen ismin Doğan Ergun olduğunu ifade eden Kayalı, Türkiye’de tarihsel sosyolojinin gelişiminin çok sonra gerçekleştiğinin altını çizdi.

Türkiye’de düşünce dünyasının dönemler arasındaki irtibatının çok zayıf olduğunu ve kopukluklar nedeniyle bir gelenek problemi yaşandığını ifade eden Kayalı, 1960’lı yıllarda sosyologların Boran ile Berkes’in 1940’lı yıllardaki metinlerine ilgi göstermediklerini vurguladı. İstanbul ve Ankara ekolü kategorilerine katılmadığını ifade ederek Türkiye’de ciddi anlamda bir ekolün olup olmamasının kendisi açısından tartışmalı bir mesele olduğunu belirtti. Sosyologlar arasında eski dönemlerde Ziya Gökalp üzerine yazma geleneğinin bir tür tarihsel süreklilikten ziyade methiye düzmek olarak anlaşılabileceğini ifade eden Kayalı, Türkiye’de insanların genellikle koro halinde düşündüğünü, bu açıdan Erol Güngör’ün Gökalp üzerine ortaya koyduğu eleştirinin, mevcut koroya eşlik etmediği şeklinde değerlendirilebileceğini vurguladı.

Saathane Meydanı içerisinde Süleymanpaşa Kültür Evi’nde yüz yüze gerçekleşen etkinlik, katılımcıların aktif katılımı, soru ve katkıları ile sona erdi.