Muhammet Sağlam: “Görmenin ve göstermenin gücünün sürekli olarak nabzını arttırarak hikayeye dahil olma arzusu günümüze kadar gelmiş durumdadır.”
Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), “Öteki Buluşmalar” dizisi kapsamında Dr. Muhammet Sağlam’ı ağırladı. 13 Mart 2025 tarihinde, Mustafa Uğur Karadeniz’in moderatörlüğünde çevrim içi olarak gerçekleşen “Kutsal Perde: Peygamber ve Sinema” başlıklı konuşmaya çok sayıda dinleyici katıldı.
Sağlam, konuşmasına “Biz sinemaya hikâyeyi görmeye gidiyoruz.” cümlesi ile başladı. Sinema, mitolojiler ve kıssalar olmasaydı sanatın birçok alanı metin üzerine kurulamayacağı için sığ kalacağını ifade etti. İnsanoğluna verilen en büyük özelliğin dil olduğuna dikkat çekerek, insanın doğası gereği dünyaya geldiği andan itibaren bir şeyler düşünmüş, üretmiş ve yenilenebilir kıldığını vurguladı. Dünyanın şu an geldiği noktada kutsallıktan arınmış bir dil meselesinin söz konusu olduğunu belirtti.
Sanatın dili, mağara resimlerinden başlayabilecek kadar eski sayılabilir. Sanat dilinin oluşması, insanların başlarından geçen önemli olayları, anlayamadıkları problemleri ya da yaşadıkları bazı anılarını başkalarına iletme gereksiniminden doğmuştur. Bildiğimiz tasvir meselelerine ilk semavi dinlerden itibaren çok fazla müsamaha gösterilmediğini belirtmiştir. Tanrı’nın tasviri, hemen hemen tüm dinlerde kabul görmemiştir. Ancak Hristiyanlık dininde, Hz. İsa ve Meryem’in tasvirleri devlet dini olmasıyla istisna gösterilmiş, kutsal figürlerin tasvirleri toplumsallaşmaya başlamıştır. Kutsal figürler, devletin her alanında; farklı şehirlerde, mabetlerde ve pazar yerleri gibi alanlarda yaygınlaşmaya başlamıştır. İlk zamanlarda, Hz. İsa’yı bir tanrı olarak değil, Tanrı’nın bir peygamberi olarak görmüşlerdir. Daha sonraları, Hz. İsa’nın varlığının bir insan mı yoksa Tanrı’nın bir parçası mı olduğu tartışmaları, meselenin o zamanki odak noktası olmuştur. 1300’lü yıllarda, Hz. İsa’da her ikisinin de bulunduğu kabul edilmiştir. Bu mesele sonraları yine uzun tartışmalara sebep olmuştur.1500 ve 1600’lü yıllarda, kutsal insanın tasvirinin dini yayma işlevinde önemli bir yeri olmuştur. Papa, bu yöntemi kullanarak dini yaymıştır. Dini yaymada tasvir kolaylık sağlamış, diğer ülke ve şehirlerde Hz. İsa’nın ikonları yapılmıştır. Anlatıdaki sözlü ve yazılı birçok hikâyenin tasvir edildiği, bir başlangıcı ve sonu olduğu görülmektedir. Kutsal metinlerde tasvirler vazgeçilmezdir. Üç kutsal dindeki tasvir meselesi, ana doktrini üzerinden şekillenmiştir. Bizde de heykel yasaklanmıştır. Mekke’de ortaya çıkan tamamlayıcı dinde de heykel sanatı yasaktır. İslam dininden önce, Mekke ve civarında heykeller yoğun olarak kullanılmakta ve her bir heykel, ayrı bir sembolü tasvir etmekteydi. İslam dininde tasvir meselesine ayetlerde değinilmemiştir, ancak hadislerde tasviri önleyici sözler ve uygulamalar bulunmaktadır. 1348 yılında ilk peygamber tasvirleri yapılmıştır. Kültürlerin birbiriyle etkileşimiyle, ırkların birbirine yaklaştığı gözlemlenmektedir. Genel olarak tasvir meselesinin kutsala teması bu şekildedir. Tasvir ile birlikte sinema ve tiyatroda görüntünün ve kurgunun dikkate alınmasıyla, 1987’de ilk sinemanın kutsalla temasını, Hz. İsa’nın son 12 saatini anlatan 7 dakikalık bir sinema filmi ile gördük. Sinemada kutsal olanın nasıl oynanacağı ve kimin oynayacağı büyük bir tartışma konusudur. 1800’lerin ortası ve sonları, sosyolojinin doğuşu ile beraber çok daha farklı bir durum ortaya çıkmıştır. Çalışma stilinin değişmesiyle birlikte, köydeki yaşam şekilleri de değişmiştir. Bu değişiklikler hemen hemen herkesi etkilemiş, ibadetten dayanışmaya kadar birçok alanı değiştirmiştir. Bu dönemden sonra, kurgunun daha ön plana çıktığını görmekteyiz.1920’li yıllara gelindiğinde, Amerika kıtasında 20 binin üzerinde sinema salonunun açıldığını görüyoruz. İlk kullanım alanı olarak kiliselerin bunlara benzediğini ve sinema salonlarının pazar yerleri hâline geldiğini söyleyebiliriz. Yahudiler, kutsal hikâyelerin anlatımındaki eksiklerin ve kurguların, insanları deformasyona uğrattığını ve bunun kutsala zarar verdiğini savunmuştur. 1936 yılında yasa hâline gelen bu görüş doğrultusunda, kutsalın temsili ve tasviri yasaklanmıştır.1962 yılına kadar kutsal olan alan kapatılmıştır. Şu an hâlâ kutsalın tasviri ve temsili yasaktır. İslam dünyasında ise, 1924 yılında Mısır’da Hz. Peygamber’in hayatı ile ilgili bir film çekileceği söylentisi ortaya çıkmıştır. Ancak tasvir yasağından dolayı böyle bir film hayata geçirilememiştir. İslam dünyasında da peygamberler, aileleri ve arkadaşlarının tasvirleri yasaktır.2000’li yıllardan sonra bu alanlarda bozulmalar ortaya çıkmıştır. Teknolojinin hayatımıza yoğun bir şekilde girmesiyle, animasyonların ortaya çıktığını görmekteyiz. Hz. İsa’nın temsillerinde, kimi zaman siyah saçlı ve siyahi tenli, kimi zaman sarı saçlı ve mavi gözlü olarak tasvir edilmiştir. Bu değişken tasvirlerin, kutsala zarar verdiği ve güven problemi yarattığı ifade edilmiştir.
Konuşmanın ardından, dinleyicilerden gelen sorularla program sona erdi. Programı kaçıranlar veya yeniden izlemek isteyenler, aşağıdaki bağlantıya tıklayabilir.