Bir İmge Bir Kavram: 2000 Sonrası Türk Şiiri Şairler Kolokyumu Gerçekleşti

            Samsun Üniversitesinde günümüz Türk şiirine yönelik olarak 2000 sonrası şairlerin poetik arayışlarını hangi imge ve kavram etrafında gördüklerini irdelemek amacıyla “Bir İmge Bir Kavram: 2000 Sonrası Türk Şiiri Şairler Kolokyumu” başlıklı bir program düzenlendi. Samsun Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Düşünce ve Sanat Merkezi (DÜSAM) iş birliği ile çevrim içi bir platform üzerinden düzenlenen kolokyum üç ayrı panelden oluştu.

            “Bir İmge Bir Kavram: 2000 Sonrası Türk Şiiri Şairler Kolokyumu” başlıklı programın ilk paneli Servet Gündoğdu’nun moderatörlüğünde Asuman Susam’ın “khora/Khora” başlıklı konuşmasıyla başladı. Kavramın ve imgenin kendisi için iç içe geçtiğini ve ayrışmalarının mümkün olmadığını ifade eden Asuman Susam “Khora kavramı felsefeden ödünç alınarak şiirde imgesel dönüşüme uğrattığım bir kavram.” dedi. Khora’yı bir ara bölge olarak kullandığını söyleyen Susam “Khroa aslında plasenta gibi doğacak olan her şeyi içine aldığımız biçimsizliği nedeniyle ancak içine girenlerle birlikte bir biçim alış, aslında bizi sürprizli karşılaşmaların olanaklarına bırakan bir şey.” diyerek sözlerine devam etti. Susam “Kökeni bilerek bir dönüşüme açıklık meselesi benim için hep çok önemli olageldi. Final bölümünde de aslında oradaki o çekirdeğe, o kökensel olana değişmek/dönüşmek üzerinden yeniden bakamaz mıyız arzusuyla bir başkaldırı davetini yapmış oldum khora ile.” diyerek konuşmasını tamamladı.

            Asuman Susam’ın konuşmasından sonra ilk panel Alphan Akgül’ün “1/2gt2/ Logopoeia” başlıklı konuşmasıyla devam etti. İmgenin ne olduğunu açıklayarak sözlerine başlayan Akgül “Şiir aslında bizim dış dünyada deneyimleyemeyeceğimiz imgeleri kes/yapıştır/dönüştür/manipüle et şeklinde ya da çeşitli kolajlar şeklinde yeniden üretmemizi sağlıyor.” dedi. “Önceleri saf ve lirik şiir peşindeydim fakat ben bir noktadan itibaren kendi içimde daha analitik bir şiir arzusu ihtiyacının doğduğunu hissettim.” diyerek konuşmasına devam etti. Ezra Pound’un Logopoeia kavramını “sözcükler ve fikirler arasında bir zeka dansı,bir zeka gösterisi” olarak açıklayan Akgül 1/2gt2’nin  Melih Cevdet Anday’ın şiirinde geçtikten sonra bir imge olduğunu ifade etti.

            Kolokyumun ikinci paneli Günil Özlem Ayaydın Cebe’nin moderatörlüğünde Hayriye Ünal’ın “Düşsel veya Somut Hayvanlar/Şiirde Montaj” başlıklı konuşmasıyla başladı. “Hayvanlar insanın imgelemini her zaman meşgul etmişler, çocukluğun başlangıcından beri dikkat kesildiğimiz ilk hareketli şey hayvanlar.” sözleriyle konuşmasına başlayan Hayriye Ünal hayvanın edebiyat ve sanattaki yerine dikkat çekti. “Modern dönemde özellikle 2000 sonrasına geldiğimizde şiirin çok sayıda hayvanı var. Bir hayvanın şiire eşlikçi seçilip şiir boyunca bir tür iç ses olarak ve bir gölge kavram olarak devam etmesi bir leitmotif, bu aslında modern bir yöntem çok da güzel bir yöntem.” diyerek imge ile ilgili görüşlerini ifade etti. Montaj şiiri “alışılmadık unsurların bir araya getirilişindeki benzersizlik” olarak tanımlayan Ünal montajın bir sonuç olmadığını bir süreç olduğunu vurguladı ve verdiği örneklerle konuşmasını sonlandırdı.

            İkinci panelin ikinci konuşmacısı Fırat Caner, “Baskılanmış Hınç/İthaf” başlıklı konuşmasına “İthaf”kavramı ile başladı.  Şiir yazmaya başladığı zamanlardan beri her zaman ölmüş büyük şairlerin bir sofrada, divan edebiyatı terminolojisiyle bir mecliste oturduklarını hayal ettiğini söyleyen Caner, sakiliği ise yaşayan bir şairin bir meclisteki sohbete ucundan dahil oluşu olarak ifade etti. “Benim için özellikle belirtilmiş ya da belirtilmemiş hatta bazen bir sır gibi saklanmış olan her türlü ithaf, aslında kadehine bade doldurduğum bir şairle bir göz teması, bir gülümseme, başını eğerek verilen bir selam, bir afiyet olsun gibi bir ifade.” diyerek şiirindeki ithaf kavramını açıkladı. “Baskılanmış Hınç” imgesini açıklamak için Nietzche’ye ve Arapça “hıkd” kelimesine değinen Fırat “Kendime baktığımda bağışlayacak kadar erdemli olmadığımı öte yandan adilane bir karşılık verebilecek kadar da güçlü olmadığımı görüyorum. Güçlü olmayışımın yarattığı çaresizlik duygusu bir öfke/bir hınç duygusu yaratıyor. Öte yandan bağışlayacak erdeme sahip olmadığım gerçeğiyle yüzleşmem de bir hınç duygusu yaratıyor.” dedi.

            İkinci panel Halil İbrahim Polat’ın “Mimarlık/Mekân/Yalnızlık” başlıklı konuşmasıyla tamamlandı. İmge ve kavramı birbirinden ayırt etmenin ya da kesin sınırlarla ayıklamanın zor olduğuna değinerek sözlerine başlayan Polat, “Kenti bir arayış mekânına eviren yalnızlık imgesi ile mimarlık eyleminin kavramsal yolculuğu üzerine düşünmeye çalışıyorum.” dedi. “Mimarlık, tasarım, mekân kavramları insanın yalnızlığa bir cevap verme veya yalnızlığa ulaşma duygusunun enstrümanlarıdır da. Zira mimarlık kabul edersiniz ki salt bir barınma sorunu değil.” diyerek sözlerine devam eden Polat “Mimarın mekânı kavramsallaştırabildiği yer nasıl bir düzlemi işaret ediyorsa şiirdeki imgeler de kendi biricikliği çerçevesinde şiirin çoşkun mertebesini ima edebilmektedirler.” diyerek konuşmasını bitirdi.

            Kolokyumun son paneli Kaan Kurt’un moderatörlüğünde Nilay Özer’in “Beden/Cinsellik” başlıklı konuşmasıyla başladı. Konuşmasında beden/cinsellik imge ve kavramının hem kendi şiir yazma sürecindeki yerine ve konumuna hem de Modern Türk şiirinin başka şiirlerini irdelerken bu imge ve kavramların kendisine ne tür yollar açtığına değinen Özer, “Bir şiirin yapısı, bitmiş bir şiirin tamamı yedek bir beden üretmek gibi, ben böyle algılıyorum.” dedi. Şiirle beden arasında kurulan ilişkinin şiirle cinsellik arasında da kurulduğuna dikkat çeken Nilay Özer “Hem beden imgesinin hem de cinsellik kavramının şiirimizin çeşitli dönemlerine, şairlerine dair okumalarda çok zengin ve heyecan verici değerlendirmeler, incelemeler ortaya çıkaracağını düşünüyorum.” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

            Üçüncü panelin ikinci konuşmacısı “İlk Kayıp/Yas” başlıklı konuşmasıyla İsmail Aslan’dı. “Bir imge bir kavram odağında aslında yazdığım şiirin daha çok kaynağına değinmeye çalışacağım.” diyerek sözlerine başlayan Aslan insanın ilk ayrılığının anne rahminden olduğunu ve insanın bu dünyaya ait ilk gerçekliğinin ayrılık olduğunu ifade etti. Yas kavramını tanımlayarak sözlerine devam eden İsmail Aslan “Aslında Eksikten Oradan beni bir yas uğraşı içerisine sokması adına yazılmış bir kitap değildi tabii ki, fakat tüm kayıplarımın bendeki etkilerini, kırılmalarını engelsiz bir şekilde açığa çıkarmanın bir kitabıydı denilebilir.” dedi.

            Üçüncü panel Murat Saldıray’ın “Bulanık Aynalar/Gelenek” başlıklı konuşmasıyla son buldu. Türk şiirinin son elli altmış yıldaki açmazın imge olduğunu kolokyum sayesinde bir kez daha anladığını ifade ederek sözlerine başlayan Saldıray, “Düşündüğümüzde aslında bulanık olan ayna değildir, bulanık olan aynadaki görüntüdür, ama ben aynanın kendisinin de bulanık olduğunu da düşünüyorum.” dedi. Gelenek kavramı ile ilgili görüşlerini açıklayan Murat Saldıray “Bütün büyük şairler eser ürettikçe bir sıralamaya tabi olurlar. Genç şair, yeni şair bir eser ürettiğinde o halkadaki yerini alır.” dedi. Bahsettiği gelenek halkasına ve kendinden öncekilerin sesinin kendinde yankılanması gerektiğine vurgu yapan Saldıray, Şeyh Galip’in geleneği aşmak konusundaki tavrını örnek aldığını söyleyerek konuşmasını tamamladı.

            Üçüncü panelin ardından katılımcılar kapanış değerlendirmeleri yaptı ve değerlendirmelerin ardından “Bir İmge Bir Kavram: 2000 Sonrası Türk Şiiri Şairler Kolokyumu” sona erdi.

06 Temmuz 2021
Öğrenci Destek Hattı