Deniz Gündoğan İbrişim: “Politik bir zeminde ilerleyen ekoeleştiri, hangi öznelerin daha kırılgan ve yaralanabilir olduğunu önümüze koyuyor.”

Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Öteki Buluşmalar dizisi kapsamında, 31 Ocak 2023 tarihinde Deniz Gündoğan İbrişim’i ağırladı. “Edebiyatın Eko-kurgusu” başlıklı programda edebiyatın eko-etiği üzerinde duruldu.

Avrupa ve Amerika akademi çevrelerinde eskilere uzanan bir tarihi olan eko-kurguya dair değerlendirmelerde bulunan İbrişim, ekolojinin edebiyat literatürüne yansımalarını ekoeleştirel kuramlar üzerinde durarak ifade etti. İbrişim, 1991 yılında Amerika kıtasında ortaya çıkan ilk ekoeleştirel kurama dair şu değerlendirmede bulundu: “Kültürel çalışmaların dönüşümünü, yapısöküm metodolojilerin daha belirgin olmasını ve postmodern edebiyatın yükselişe geçmesini dikkate aldığımızda eko-eleştirinin artık romantik doğa tasvirlerinin sıkıştığı alanı genişletttiğini görüyoruz ve bu Kuzey Amerika’da gerçekleşiyor” dedi. Konuşmasını Scott Slovic’in 1999’da ileri sürdüğü “yeşil okuma” kavramı üzerinde durarak sürdüren İbrişim konuşmasına şu sözlerle devam etti: “Yeşil okuma iki yönlüdür. Birincisi, çevre duyarlılığını gözeten edebi metinlerin çalışılmasına yöneliktir. İkinci olarak ise kanonik metinler de dahil olmak üzere önümüze gelen herhangi bir edebi metnin ekolojik kurgusunun ortaya çıkarılmasına yöneliktir. Çevreci içeriğe sahip olmayan metinleri de yeşil okumaya tabi tutan Slovic, çevrenin insan ve insan olmayan canlılarla birlikte bütünsel biçimde ele alınması gerektiğinin altını çizer. Ayrıca çevrenin insan yararı için araçsallaştırılmasına kuvvetle karşı çıkar.”

Ekoeleştirinin dilimize yeni giren terimlerle ilişki kurarak geliştiğini ifade eden İbrişim, eko eleştirinin yeni her terimi kucaklayıcı bir yönü olduğunu vurguladı. Ekoeleştirinin Türkiye’deki edebiyat çalışmalarında ortaya çıkış sürecini değerlendiren İbrişim, Kuzey Amerika’daki seyrine paralel bir ekoeleştirel edebiyat literatürünün gelişim seyrettiğini dile getirdi ve şunları söyledi: “2000’lerin başında edebiyat ve çevre çalışmalarıyla tanınan Serpil Opperman, Ufuk Özdağ ve Nevin Özkan’ın düzenlediği ‘Ekoeleştirinin Geleceği: Yeni Ufuklar’ konferansı hem akademi hem akademi dışı çalışmalar ve yayınlar için bereketli bir zemin hazırlar ve ‘yeşil okuma’yı etik bir zemin olarak önümüze koydu. Opperman ve Özdağ’ın çalışmaları, bir edebi metnin doğayı tasvir edişini, çevresel tahribatın sonuçlarını izlek-tema-karakter-zaman-mekân bağlamında ele alıyor.”

2000’li yıllara gelindiğinde günümüze kadar uzanan zaman diliminde doğa ile kültürün kaçınılmaz bir şekilde iç içe geçtiği düşüncesinin gelişim gösterdiğini ifade eden İbrişim, yine aynı dönemde insanı diğer canlı türlerine nazaran hiyerarşik üste yerleştiren anlayışın da eleştiri aldığını ifade etti. İbrişim, bu bağlamda şunları söyledi:

“Roman ve öyküde bilhassa Ahmet Hamdi Tanpınar, Sait Faik, Yaşar Kemal, Latife Tekin, Buket Uzuner, Bilge Karasu, Murathan Mungan, Sema Kaygusuz gibi yazarların eserleri şiirde de özellikle Gülten Akın, Asuman Susam, Elif Sofya, Anita Sezgener, Nazmi Ağıl, Süreyya Berfe gibi şairlerin şiirleri ekolojik perpektifi yansıtıyor. Bu metinler etrafında doğa ile kültür arasındaki sözde sınırların geçirgenliği tartışılıyordu. Ecinniler Dergisi’nin bir sayısında ‘Ekolojik edebiyat mümkün mü?’ başlıklı bir tartışma konusu vardı. Bu sayıya birçok yazar katkı sunmuştu. Ayrıca 16 şairin birlikte kaleme aldığı kolektif bir, -Kanal İstanbul- adlı şiir vardı. İstanbul’daki ekolojik kadim bilgeliğin giderek yok olduğunu ve modernist projelerle insanın ve insan olmayan canlıların yaşam alanlarının nasıl tahribata uğratıldığını bu şiirde görüyorduk. Ekoeleştiri işte tam da bunu yapmakta. Hem bireysel hem toplumsal hem de çevresel büyük bir alan sunuyor. Bu alan çoğu kez politik bir zeminde ilerliyor. Dolayısıyla iktidar ve bilgiyi kimin elinde tuttuğu, hangi öznelerin daha kırılgan addedildiği ve yaralanabilir olduğunu önümüze koyuyor.”

Ekoeleştiride önerilen ekolojik duyarlılıkla metinleri ele alma çabasının, ekokurguda bir yapı olarak kurulduğunu dile getiren İbrişim, “ekokurgu hem kurmaca hem de kurmaca-dışını kapsıyor” dedi. Rachel Carson, Mary Austin, Leslie Marmon Silko gibi yazar ve düşünürlerin ekokurgu örneği eserler kaleme aldığını dile getiren İbrişim, ekokurgunun çevrenin ve insanın birbirini dışlamadan nasıl birlikte var olduğunu gösteren bir terim olduğunu ifade etti. Terimin oldukça elastik olduğunu ileri süren İbrişim, “yerel kültürlerin, inançların ve toprakların kaybı, siyahi toplulukların kültürel, toplumsal ve çevresel kaybı ve ötekileştirme politikaları, göç, göçmenlik, mülteci olma halleri küresel iklim krizi gibi konular ekokurguya dâhil edilebilir” dedi.

“Edebiyatın ekokurgusu ne yapar?” sorusuyla konuşmasını sürdüren İbrişim, “biz, öteki, ezen, ezilen, kurban-fail ikiliklerini sorunsallaştırmaya dair radikal bir bakış getirmeyi etik olarak merkezine yerleştirir. Edebiyatı estetik ve kültürel olarak doğanın kendisinden asla ayırmaz. Anlam, değer, dil ve imgelem gibi insani bileşenlere dair sorgulamaların ve bunların ekolojik ihtimamla yeniden yorumlanmasının önünü açar” dedi. Deniz Gündoğan İbrişim sözlerini, Yaşar Kemal, Sait Faik ve Latife Tekin’in ekokurgu örneği olan metinlerine değinerek sürdürdü ve konuşmasını tamamladı.

Aynı zamanda DÜSAM Youtube kanalında yayınlanan “Edebiyatın Eko-kurgusu” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.

Kaçıranlar, linki tıklayarak Youtube kanalımızdan programı izleyebilirler.

 

21 Mart 2023
Öğrenci Destek Hattı