Adem İnce: “Geç modern dönemde karşı karşıya olduğumuz temel durum, zamanla sahih bir ilişki kuramamak.”

Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Saathane Buluşmaları dizisi kapsamında 11 Kasım 2023 tarihinde Doç. Dr. Adem İnce’yi ağırladı. Ahmet Gökçen’in moderatörlüğünde gerçekleşen program dizisinin ilkinde, Adem İnce’nin “Beklemeve Övgü” adlı kitabı masaya yatırıldı.

Sözlerine niçin böyle bir kitap yazma ihtiyacı hissettiğini açıklayarak başlayan İnce, “zamanın hızlı aktığı, sosyal hayatın ve ona içkin tüm mekanizmaların hızlandığı geç modern çağda zamanla ne kadar sahih bir ilişki kurabiliyoruz?” sorusundan hareketle bekleme eylemini ele almaya karar verdiğini ifade etti. Beklemekle kastettiği hususun gündelik hayatta kuyrukta veya sırada beklemek gibi genelde pasifliği çağrıştıran bir durumu değil; zamanla kurduğumuz ilişkinin sahihliğini ortaya koyabilecek bir eyleme işaret ettiğini vurguladı.

İnsan varoluşunu kısıtlayan ve kayıtlayan iki önemli faktör olarak zaman ve mekânın insan üzerindeki belirleyiciliğine atıf yapan İnce, modern dönemdeki özgürlük fikrinin kayıtlanmışlığı ve kısıtlanmışlığı tamamen ortadan kaldırma niyeti ve iddiası taşıdığını ifade etti. Bu bağlamda kitabın temel tezinin geç modern dönemdeki hâkim eğilimin zamansal ve mekânsal kayıtlanmanın ve kısıtlanmışlığın dışına çıkma durumu olduğunu belirtti.

Meseleyi felsefi bir zeminde kavramak açısından Heidegger’in “ikamet etmek” (dwelling) tabirinin önemine dikkat çekerek günümüzde yaşanan durumun Heidegger’in ifadesiyle “ikametten yoksun olma hâli” (the absence of dwelling) olarak değerlendirilebileceğini ifade etti. Heidegger’in ilgili tabirinin Kaan Ökten tarafından “tevakkufsuzluk” olarak tercüme edildiğini ifade eden Adem İnce, tevakkufun kelime kökü itibariyle ‘vakafe’ sözünden gelen, bekleme ve durma halini kapsayan ve ikameti de mümkün kılan bir eylem olduğuna dikkat çekti.

Tevakkufun aynı zamanda hadis âlimlerinin geçmişte kullandıkları bir yöntem olduğunu belirten İnce, bu yöntemi kısaca şöyle anlattı: “Bir hadis âlimi karşılaştığı ve birbiriyle çelişkili gördüğü hadisleri açıklamada yetersiz hissediyorsa kendini, o noktada kalemini bırakıyor ve diyor ki “ben tevakkuf ediyorum artık, duruyorum ve bekliyorum. Ben şu anki mevcut formasyonumla, inşa edilmiş halimle bunu açıklayamıyorum. Fakat başka birisi gelir, bunu açıklayabilir. Dolayısıyla hafifmeşrep bir davranışa girmeyeceğim. Bunu bir kenara bırakıyorum.” Hadis ilminde kullanılan tevakkuf yöntemini hem genel olarak bilgiyle ve bilimle kurulan ilişkinin sahihliği açısından hem de özel olarak zamanla kurulan bir ilişki biçimi olarak değerlendiren İnce, “zamana bırakma” düşüncesi ile “doğru zamanın gelmesini bekleme” halinin zamanla kurulan sahih ilişkinin yansımaları olduğunu vurguladı. İnce, günümüzde ise “vaktin doğruluğu” meselesinin önemsenmediğini ifade ederek çağdaş dönem hadis yorumlarında “bu hadis değildir çünkü şuna uymuyor veya aklımla çelişiyor” tavrının tevakkufsuzluk durumuna örnek oluşturduğunu ifade etti.

Bekleme eyleminin tefekkür imkânını içinde barındırdığı, zamanın içine sızabilmeyi, zamanın mat alanlarına nüfuz edebilmeyi mümkün kıldığı ve “kapanma” (closure) becerisiyle de ilişkili olduğu ifade edildi. İnce, geç modern dönemde yaşayan bizlerin kişiliğimizi inşa ederken, karşılaştığımız insanlarla ve yaşadığımız olaylarla ilişki kurarken tüm bunların temelinde zamanla kurduğumuz gayri-sahih ilişkinin ortaya çıktığını ifade etti.

Saathane Meydanı içerisinde Süleymanpaşa Kültür Evi’nde yüz yüze gerçekleşen etkinlik, katılımcıların aktif katılımı, soru ve katkıları ile sona erdi.

 

Öğrenci Destek Hattı