Cemil Aydın: “Teosofi düşüncesinde Namık Kemal veya Halide Edip gibi Müslüman düşünürler, Batı’nın göz kamaştıran propagandasına fazlasıyla kapılan, yanılmış isimler olarak görülür.”

Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Öteki Buluşmalar dizisi kapsamında, 26 Ocak 2023 tarihinde Prof. Dr. Cemil Aydın’ı ağırladı. “Teosofik Medeniyet Teorisi ve Modern İslam Düşüncesi” başlıklı programda Fransız yazar Rene Guenon’a da ilham veren ve 1880’lerde ortaya çıkan teosofi akımı masaya yatırıldı.

Teosofi’nin 1880’lerdeki köklerinin, Amerika ve Avrupa’daki krizlerin çözümü için Asya’ya yüz çevirme düşüncesi üzerinde yükseldiğini ifade ederek konuşmasına başlayan Aydın, mezkûr düşünceyi geliştiren Blatavsky, Sir Henry Olcott, Annie Besant, Sister Nivedita hakkında bilgi sundu. Teosofinin ırkçı sömürgeleştirme pratiğini altüst etme motivasyonu taşıdığını vurgulayan Aydın, şunları söyledi: “Bu insanlar Hindulara, Çinlilere ulaşıp onlara beyaz adamın kendilerine küstahlık ettiğini söylediler. Beyaz adamın ‘bizi taklit edin’ söylemini hata olarak gördüler. Beyaz adam, öğretmenleri değil öğrencileri olmalıydı. Bu düşünce, ırkçılığın sömürge döneminde ilk defa hiyerarşiyi değiştirmeye girişiyor. Asyalı’yı hoca, beyaz adamı öğrencisi yapıyor. Bu hiyerarşiyi alt üst eden de bir beyaz adam ancak Hindular için Avrupa’dan gelmesine rağmen kendilerine saygıyla bakan bir insan tipini temsil ediyor”.

Sister Nivedita’nın grubun aktif isimlerinden olduğunu belirten Aydın, “Öyle ki bir Hintliyle konuşursanız Nivedita’nın Hintli olduğunu düşünür” dedi. Sömürgeci dönemde medeniyet söyleminin Avrupa’nın sömürgeciliğini meşrulaştırmak üzere ortaya çıktığını ifade eden Aydın, anti-sömürgecilerin de karşı bir medeniyet teorisi kurmak zorunda olduklarını dile getirerek şu değerlendirmede bulundu: “Namık Kemal, Mehmet Akif ve Muhammed İkbal hattı, bu Avrupa merkezci medeniyet teorisine karşı bir medeniyet teorisi çizmiştir. Bazı teosofistlerde karşı medeniyet tezi bir sentezdir. İnsanlığı beraber kurtaralım düşüncesine sahip olanlar da var.”

Chicago’daki Dünya Dinleri Parlementosu’nda yer alan evrenselci Hindu düşünür Swami Vivekananda ile Budist düşünür Dharmapala’nın faaliyetlerine değinerek konuşmasını sürdüren Aydın, her iki ismin de Hinduizm ve Budizm’i Batı medeniyetine karşı bir alternatif olarak sunma çabasına sahip olduğunu ifade etti. Teosofi ile İslam arasındaki ilişkiye değinen Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Avrupa’nın farklı bölgelerinde zaten Hindular, Çinliler, Araplar ve Asyacılar hep birlikteler ve fikir alışverişi içerisindeler. Sömürge karşıtı düşüncede de birlik içerisindeler. Beyaz olup Müslüman olan İngilizler de bu işin içerisinde. Örneğin Marmaduke Pickthall, Kur’an-ı Kerim’i İngilizceye çevirenlerden. Daha sonra 1913’te Muslim India dergisini çıkaracak. Teosofistler, görüldüğü gibi yalnızca Hindular değildi. Müslümanlar ile Hindular ve Sri-Lanka’lar arasındaki bağ çok kuvvetli. Hatta Japonya’da bile Dharmapala ile Muhammed Bereketullah, tanışıyor. Tokyo’da buluşuyorlar ve Asyacılar onları takip ediyor. Abdurreşid İbrahim gibi isimlerin de bu gruplarla tanışıklığı söz konusu. Ama teosofi ile Müslümanlık arasındaki ilişkide en önemli isim Rene Guenon.”

Guenon’un teosofiye eleştirel yaklaştığını ifade eden Aydın, Guenon’un Paris’te ezoterik ilgileri olan kimselerle yakın ilişki kurduğunu ifade etti ve şöyle dedi: “Guenon’a göre Teosofi, Batı-Doğu ikileminin ötesindedir. Hakikat ve kadim hikmet, Allah tarafından bütün insanlığa çok eskilerden beri verilmiş bir şeydir. Bütün dinlerin kökeninde kadim bir hakikat ve medeniyet yatmaktadır. Guenon, buradan ilerleme anlayışını reddederek döngüsel bir tarih anlayışı ortaya koyuyor ve insanlığın  ilerleme yerine karanlığa doğru gittiğini dile getiriyor”. Guenon’un önemli düşüncelerinin ardından gelenekselciliğe dönüş sürecinin başladığını ifade eden Aydın, Geunon’un Modern Dünya’nın Krizi kitabının İtalya, Fransa, Rusya ve Latin Amerika gibi ülkelerde de büyük bir klasik haline geldiğini ileri sürdü. Aydın, modern dünyanın bunalımlarını vurgulamak isteyen pek çok isim için Geunon’un metinlerinin kullanışlı hale geldiğini dile getirdi. Aydın, yaygın teosofik ve gelenekselci tezleri şöyle özetledi: “Batı modernitesi kapitalizm, sömürge ve ırkçılık nedeniyle bir kriz içerisinde. Ama aynı zamanda milliyetçilik, bencillik ve bireycilik de bu krizi destekliyor. Çünkü eşitlik fikri de gelenekselciler için çöküş nedeni. Bu kriz Batı’yı taklitle aşılamaz; Doğu’nun kadim hikmeti, krize çözüm olabilir. Doğulular modern olmak istiyorlarsa Batı’yı taklitten kaçınıp kendi medeniyetlerini ihya etmeliler. Taklit, yabancılaşmaya ve otantik köklerden kopmaya neden olmaktadır.”

Konuşmasını tamamlarken teosofi ile İslam düşüncesine daha sık temas eden Aydın, teosofi esinli “öze dönüş” düşüncesi üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu. 1970’lerin ardından sol evrenselciliğe rağmen görülen öze dönüş, yabancılaşma ve otantisite düşüncelerinin Türkiye’deki temsilinin Cemil Meriç olabileceğini ileri sürdü. Aydın, konuşmasını şu önemli değerlendirme ile tamamladı:

“Teosofi başlangıçta, Avrupa merkezli sömürgeci dünya düzeninin eleştirisi olarak yeni bir Doğu medeniyetleri vizyonu içermekteydi. Ancak, 1970’lerden sonra Asya ve Afrika içerisinde bir medeniyetler çatışması tezine doğru kaydı. Örneğin Sezai Karakoç, Batı’ya karşı sadece İslam medeniyetinin alternatif olabileceğini vurgulayarak Hindu ve Çin medeniyetiyle teosofik bağları kopardı. Teosofi ve onun parennialist takipçileri, Namık Kemal, Fatma Aliye Hanım ve Muhammed İkbal arasındaki dönemin modernist Müslüman düşünce geleneğinin muhtevasındaki eşitlikçi ve özgürlükçü temaları zayıflatıp, daha muhafazakâr, ihyacı ve kimlikler üzerine dayanan bir istikamete doğru yöneltti. Bu nedenle teosofi düşüncesinde Namık Kemal veya Halide Edip gibi Müslüman düşünürler, Batı’nın göz kamaştıran propagandasına fazlasıyla kapılan, yanılmış isimler olarak görülür. Bu açıdan bakınca Teosofi ile Decolonial (sömürgeciliği aşan) Müslüman düşüncesi arasında bir çelişki de var. Teosofi, Aydınlanma geleneği ve kadın hakları ile Muhammedi geleneği birleştiren Müslüman modernizmini zayıflatıp, onları içselleştirilmiş batıcılık olarak sunarken, bu gelenek içindeki özgürleştirici ve eşitlikçi vurguları da zayıflatabiliyor.”

Aynı zamanda DÜSAM Youtube kanalında yayınlanan “Teosofik Medeniyet Teorisi ve Modern İslam Düşüncesi” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.

Kaçıranlar, linki tıklayarak Youtube kanalımızdan programı izleyebilirler.

20 Mart 2023
Öğrenci Destek Hattı