Fikriye Karaman: “Arap entelektüel elitlerinin, yapının yanındaki son derece şahsi emel ve stratejileri, dönüştürülebilir siyasi yapıyı şekillendirmeye katkıda bulunuyor.”

Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), düzenlediği “Osmanlı-Türkiye Tarihi Çalışmalarında Tarih-Sosyoloji İlişkisi: Yöntem, Pratik (ve Öneriler)” paneli kapsamında, 3 Haziran 2023 tarihinde, Samsun Üniversitesi’nde Tarih alanında görev yapan Fikriye Karaman’ı ağırladı. Programda “Hafıza, Hatırlama ve Meşruiyet: Karşılaştırmalı Tarihsel Analiz Aracı Olarak Hatıratlar” başlığı etrafında dikkate değer bir konu masaya yatırıldı.

Konuşmasına Klasik Yayınları’nca neşredilen “Arap Gözüyle Osmanlı” serisine ait bir kitap olan Biz Osmanlı’ya Neden İsyan Ettik? adlı metne değinerek başlayan Fikriye Karaman, bir dönem Osmanlı’da mebusluk yapan ve Şerif Hüseyin’in oğlu olan Ürdün Kralı hakkında bilgi vererek bahsi geçen seride çok sayıda Arap entelektüelinin hatıratlarına yer verildiğini dile getirdi. Karaman, mezkûr entelektüellerden Muhammed Reşit Rıza, Emir Şekip Arslan, Muhammed İzzet Derveze, Selim Ali Selam ve Muhammed Kürd Ali olmak üzere beş önemli şahsiyetin hatıratları üzerinden karşılaştırmalı tarihsel analizde bulunduğunu dile getirdi.

Arap vilayetlerindeki Osmanlı otoritesinin son on yılına ışık tutan hatıratlardan yola çıkan Karaman, Osmanlı İmparatorluğu’nun gücünü giderek yitirmesine değinerek Arap entelektüel elitlerinin bu durumdan hareketle yarımadanın geleceği konusunda kaygılandıklarını dile getirdi. Konuşmasının bütününde sözü geçen Arap entelektüellerin hatırat metinleri üzerinden duruşlarına, pozisyonlarına değineceğini dile getiren Karaman, bahsi geçen kişilerin ideolojik söylemlerindeki değişimin hangi etkenlerle gerçekleştiğini açıklayacağını belirtti. Karaman şu sözlerle metinlerin içeriğine değindi: “Bu entelektüeller farklı bölgelerden geliyorlar ve farklı ideolojik ve politik yönelimlere sahipler. Fakat hepsi İttihat ve Terakki dönemi sırasında bir şekilde söylemsel bir dönüşüm yaşıyorlar. Bu değişimi hatıratlar üzerinde rahatlıkla görebiliyoruz.”

Bahsi geçen dönüşümün Osmanlıcılıktan Arap milliyetçiliğine doğru seyrettiğini dile getiren Karaman, dönüşümü açıklayan dört eşik olduğunu dile getirerek sözlerine şöyle devam etti: “Tespit ettiğim ilk eşik, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin görece kapsayıcı ve kucaklayıcı politikalarının, koşulların da etkisiyle, zamanla baskıcı, merkeziyetçi ve milliyetçi hale gelmeye başlamasıdır. İkinci eşik, I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiydi. Hepsini domine eden şemsiye olayın bu olduğunu düşünüyorum. Avrupa sömürgeciliğinin Arap yarımadası üzerindeki etkileri ise isyanları desteklemesi, motive etmesi de bu kapsamda ele alınmalı. Üçüncü eşik ise Suriye valisi Cemal Paşa’nın otoriter politikalarıyla ilgilidir. Dördüncü eşik ise 1916 Şerif Hüseyin isyanı. Bu dört makro süreç ve dönüşüm, dört entelektüelin Osmanlı merkeziyle ve kendi ideolojik duruşlarıyla ilgili çok ciddi dönüştürücü etkiye sahip.”

Tarihsel dönüşümlerin oldukça kırılgan olduğunu dile getiren Karaman, dört eşiğin belirleyiciliğinin önemi üzerinde durarak araştırma yöntemine dair şu değerlendirmede bulundu: “II. Meşrutiyet dönemi olaylar ve kişiler açısından son derece karmaşık bir yapıya sahip. Savaşlar, kıtlıklar, isyanlar gibi dönüştürücü etkisi yüksek olayların olduğu dönemde hatıratların belirli olaylara yoğunlaşması, onları incelemem için önemliydi. İlk aşamada hatıratları yalın bir titizlikle okudum. Neredeyse bin beş yüz sayfalık nitel veriyi anlam yüklü ve bağlamlı bir okumaya tabi tuttum. Hem her bir entelektüelin kendi hikâyesini izleyebildim hem de hatıratların aynı dönemde neler söylediklerini aynı sayfada görebilecek şekilde ele aldım. İkinci aşamada ise bahsettiğim eşiklerde entelektüellerin nasıl etkilendiklerini açıkladım. Sonrasında da hatıratların benzerlik ve farklılıklarını deşifre etmeye yöneldim.”

Entelektüellerin ideolojik yönelimlerini ve yaşadıkları değişimi analiz ederken dikkate aldığı unsurlardan birinin o dönemde birçok Arap aydınını etkileyen iki ana ideoloji olduğunu ifade eden Karaman, mezkûr ideolojilerin Osmanlıcılık ve Arap milliyetçiliği olduğunu vurguladı. Karaman, “Osmanlıcığın içerisinde İttihatçılık da olabiliyordu” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin Şekip Arslan, sıkı bir İttihatçıydı ama aynı zamanda İslamcıydı da. O tarihlerde çoklu sadakatler oldukça yaygın. Kişilerin bu ideolojik tutumlar arasında nasıl kaldıklarını ve ne tarafa doğru dönüşüm yaşadıklarını göstermeye çalışıyorum. Bir spektrum oluşturmaya çalışarak bu kişilerin 1908-1918 yılları arasında, on yıllık zaman zarfında, nasıl yer değiştirdiklerine baktım. Bu farklılaşmalar bana ele aldığım kişilerin II. Meşrutiyet dönemini tecrübe etme biçimlerini gösterdi.”

Entelektüellerin ideolojik seyahatleriyle alakalı genel bir değerlendirme notu düşen Karaman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu aydınların, devrimler, savaşlar, yenilgiler, sürgünler, Osmanlı’nın parçalanması ve ulus devlet temelli modern Orta Doğu’nun yaratılması gibi durumlar söz konusuyken geçmişle hesaplaşma ihtiyacı oldukça aşikâr. Çünkü bu kimseler susarak, isyanın bir parçası olarak veya olmayarak, uyum göstererek, Cemal Paşa’nın yanında yer alarak veya almayarak, bütün pozisyonlarıyla ilgili açıklama yapma gereği duyuyorlar. Gelişen anlatılar büyük olaylarla ilgili. Anlatıların titizlikle yazıldığı ortada. Bahsettiğimiz entelektüeller Beyrutlu, Filistinli, dağlık Lübnanlı ve o dönemde bu bölgelerde manda yönetimi var. Duygusal ve tarihsel bağları kuvvetli bir Osmanlı söylemi var. Bunun haricinde önemli bir nokta daha var. Bugünkü gerçeklikler olarak tecrübe ettiğimiz geçmişte olup bitenler aslında muhtemel senaryolardan sadece biri ya da birkaçı. Her şey bugün olduğundan farklı olabilirdi. Eğer o kişiler başka şekilde hareket etmiş olsalardı bugünkü tarihsel olay, farklı bir yön bulabilirdi. Bizim bugünden baktığımızda adeta sabitmiş gibi gördüğümüz olaylar hiç olmayabilirdi ya da bambaşka biçimlerde karşımıza çıkabilirdi.”

Karaman, önemli bir yöntem örneği sunan konuşmasını şu değerlendirme ile tamamladı: “Hatıratlardaki olay örgüsü hem yapıyı oluşturan büyük aktörlerin hem de bunlarla birlikte pozisyon alan failin, aktörün tarihin seyrini belirlemede ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Örneğin Selim Ali Selam’ın adem-i merkeziyetçilik konusundaki reform isteklerine rağmen günün sonunda Şerif Hüseyin isyanında taraftar olarak yer alması kişilerin faaliyet ve kararlarının ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Hatıratlardaki anlatılar, yapı ve fail arasındaki ilişkiyi ciddi şekilde örneklendiriyor. Yapısal değişimler, entelektüellerin duruş ve görüşlerini etkilemiş görünüyor. Entelektüellerin yapının yanındaki son derece şahsi emel ve stratejileri, neredeyse her şeye dönüşebilir siyasi yapıyı şekillendirmeye katkıda bulunuyor.”

Aynı zamanda DÜSAM Youtube kanalında yayınlanan “Hafıza, Hatırlama ve Meşruiyet: Karşılaştırmalı Tarihsel Analiz Aracı Olarak Hatıratlar” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.

Kaçıranlar, linki tıklayarak Youtube kanalımızdan programı izleyebilirler.

Öğrenci Destek Hattı