Halef Cevrioğlu: “Osmanlı’nın 30 Yıl Savaşları’na katılmadığı doğru bir tez değil. Osmanlı, psikolojik unsur olarak savaşın bir parçası olmuştur”

Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Tarih Konuşmaları dizisi kapsamında “30 Yıl Savaşları ve Osmanlı Diplomasisi” başlıklı konuyu masaya yatırdı. Dr. Cumhur Bekar moderatörlüğünde gerçekleşen programda, 17. yüzyıl tarihi ile ilgili araştırmalara yoğunlaşan Mahmut Halef Cevrioğlu ağırlandı.

Konuşmasına diplomasi uygulama araçlarının bir unsurunun savaş bir diğerinin ise diplomasi olduğunu belirterek başlayan Cevrioğlu, dış politika ile diplomasinin aynı anlamları karşılamadığını belirterek, genel olarak dış politika odaklı değerlendirmede bulunacağını ifade etti. Cevrioğlu, konuşmasının bütününde Osmanlıların 30 Yıl Savaşları’nı nasıl algıladığı üzerinde durdu.

“Öncelikle bu bir din savaşı olarak ortaya çıktı ve bütün Avrupa’yı içine çeken bir mücadeleydi” diyen Cevrioğlu, Hristiyanların 16. yüzyılda Katolikler ve Protestanlar olarak iki itikada ayrılmasından ve din savaşlarının mezkûr yüzyılda görülüyor olmasından yola çıkarak, benzer savaşların 17. yüzyıla da uzandığını ifade etti: “Özellikle de Kutsal Roma Germen olarak bilinen coğrafyada bu bir problemdi. Çünkü Fransa iyi kötü Katolik olarak kendini benimsedi. İspanya keza kendini Katolik olarak belirlemiş oldu. İskandinav ülkeleri Protestandı. Ama Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’nun toprakları karışıktı.”

Bohemya bölgesi üzerinden örnek vererek, camdan atılan yöneticilerin resmedildiği bir görseli analiz ederek konuşmasını sürdüren Cevrioğlu şunları söyledi: “Bugünkü Çek Cumhuriyeti topraklarına denk gelen yer, Prag, aslında ağırlıklı olarak Protestandı. Yalnız yöneticileri, hükümet temsilcileri Katolikti ve genelde Katolik Kilisesi’nin işine gelecek uygulamalar yapıyorlardı. Protestanların haklarını kısıtlıyorlardı. Bunun üzerine 1618 yılında Protestan Çek ahalisi, Katolik temsilcileri camdan dışarı attılar. Buna Prag’da camdan atma uygulaması diyorlar”. Cevrioğlu, camdan atma uygulamasının ilk kez 17. yüzyılda gözlenmediğini, 15. yüzyılda da farklı dini çalkantılar esnasında görülebildiğini ifade ederek üç temsilcinin camdan atılması hadisesinin 17. yüzyıldaki savaşların kıvılcımını ateşlediğini ileri sürdü.

Osmanlıların savaşa niçin katılmadığı üzerinde durarak eleştirel bir yaklaşımla konuşmasına devam eden Cevrioğlu, bu tezin doğruları iletmediğini, Osmanlıların 30 Yıl Savaşları’nın bir parçası olduğunu ileri sürdü. Cevrioğlu bu bağlamda şunları söyledi: “Osmanlılar neden 30 Yıl Savaşları’nın bir parçasıydı? Bu soruya ilk cevap: Osmanlı vasalı Erdel, Erdel Beyliği, pekâlâ savaşa çıkıp Habsburglara karşı savaştı. İkinci argüman ise Serhat paşaların Habsburg akımını desteklemesi ve Habsburg karşıtı harekatlara katılmalarıydı. Üçüncü argüman ise Avrupalı diplomatların İstanbul’da sürekli bir koalisyon kurmaya çalışmasıydı. Mevcut elçilerini Osmanlı’yı fiilen yanlarına çekmek yönünde görevlendirdiler. İşte bu nedenle Avrupalı devletlerin Osmanlıları da bu sürece dâhil etmeleri yönündeki düşüncelerini göz önünde bulundurursak, psikolojik unsur olarak Osmanlıların 30 Yıl Savaşları’nın bir parçası olduğunu söyleyebiliriz.”

Her üç argümanı geniş bir çerçevede ele alarak konuşmasını sürdüren Cevrioğlu şunları söyledi: “1619 yılında Habsburglara isyan eden Bohemya (Çek) elçileri İstanbul’daydı. 1632, 1633 ve 1634’te İsveç elçileri Osmanlı idaresini ikna etmeye çalıştı. 1619 yılında Habsburglara isyan den Bohemyalılar yeni bir kral seçiyorlar kendilerine ve Habsburgları tanımadıklarını ilan ediyorlar. Yeni seçtikleri kral ise İstanbul’a elçi oluyor. Osmanlılar buna mukabil, -Çekler isyan edip bize elçi gönderiyor ve biz de o elçiye karşı Prag’a bir elçi gönderiyoruz- diyor. Bir bakıma asi bir devleti Osmanlılar çavuş göndererek tanımış oluyorlar. Aşina olmadığımız bir başka devlet İsveç de Osmanlıları kendi taraflarına daha sıkı çekmeye çalışıyor. Burada önemli olan, her ne kadar karşılık bulamasa da, İsveç’in diplomatik bir aktör olarak İstanbul’da görünüyor olması.”

Cevrioğlu, sonuç olarak Osmanlı merkez ordularının her ne kadar sefere çıkmamış olsalar da Osmanlı askerleri ve serdarlarının 30 Yıl Savaşları’na katıldıklarını ileri sürdü. Cevrioğlu bu tezini, Osmanlı’nın psikolojik unsur olarak savaşta süreç boyunca yer ettiğini belirterek destekledi. Halef Cevrioğlu, iki önemli tespiti daha ekleyerek konuşmasını tamamladı: “Osmanlılar savaş boyunca Avrupalı devletlerin diplomatik hesapları içerisinde yer almıştır. Avrupa’daki genel savaşın küçük ölçekte de olsa İstanbul’a diplomatik olarak yansıdığı söylenebilir.”

Aynı zamanda DÜSAM Youtube kanalında yayınlanan “30 Yıl Savaşları ve Osmanlı Diplomasisi” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.

Programı Youtube kanalı üzerinden izlemek için tıklayınız.

Öğrenci Destek Hattı