Hasan Harmancı: “Mustafa Kutlu’nun reddini almadan hikâye dünyasına girilmez dediler.”

Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Saathane Buluşmaları dizisi kapsamında 25 Kasım 2023 tarihinde yazar Hasan Harmancı’yı ağırladı. Saathane Buluşmaları adlı program dizisinin ikincisinde Hasan Harmancı’nın hikâyelerinden oluşan “Uyanmak Üzere Olan Bir Adam” adlı kitabı ele alındı.

Konuşmasında yazdığı ilk öykü kitabının öyküsünü anlatan Harmancı, yazar olma serüvenini dinleyenlerle paylaştı. Sözlerine çocukluğunun geçtiği 1990’lı yılların Konya’sını anlatarak başlayan Harmancı, çevresinde okuyup yazan büyüklerinin olduğunu ve sohbetlerde muhafazakâr ortamın etkisiyle genellikle idealden konuşulduğunu aktardı. Arapların “gençlik delilikten bir parçadır” atasözünü hatırlatan Harmancı, ilk gençlik yıllarının heyecanıyla filozof olmaya karar verdiğini ifade etti. İlk okumalarda yapılması gereken yanlışlardan birinin savruk ve düzensiz bir biçimde her şeyi okumak olduğunu ifade eden Harmancı, kendisinin de lise yılları boyunca ve ardından üniversite ilk yıllarında eline geçen her şeyi okumaya çalıştığını ve o dönemde kafasında öykü yazarı olma düşüncesinin hiç olmadığını vurguladı. Erzurum’da üniversite okurken birinci sınıfta Ahmet Sarı ve Ali Utku ile tanıştığını, bu karşılaşmanın kendi hayatında olağanüstü etkili olduğunu ifade etti. Üniversitede akademisyen olarak görev yapan Ahmet Sarı ile Ali Utku’nun evlerinde yirmi yaşında bir gençken belirli bir süre kaldığını ifade eden Harmancı, her yerde kitap olan bir evde gün boyu çalışan kişilerin kendisinin ulaşmak istediği “düşünce adamı” olma hedefine ulaştıklarını gördüğünü ifade ederek bu deneyimin kendisi için önemini vurguladı.

Üniversiteyi bitirdikten sonra sınavlar sonucunda araştırma görevlisi olduğunu ifade eden Harmancı, “hayattaki büyük problemi” halledip iş sahibi olduktan sonra ilginç biçimde lisans yıllarında üniversite hocası Ahmet Sarı ile üç ay boyunca beraber yaşadığı dönemin özlemini çektiğini ifade etti. İlk hikâyeyi yazana kadar gündeminde hikâyeci olmak gibi bir şey olmadığını vurgulayan Harmancı, bir gün masanın başına oturup ne yazdığını bilmeden Ahmet Sarı ile geçen günlerinin özlemiyle ilk hikâyesini yazdığını ifade etti. Çevresindeki yazarlara metnini paylaştığını, dergiye yollaması için teşvik edildiğini belirten Harmancı, ilk hikâyesinin yayınlanması sürecini şöyle aktardı: “Mustafa Kutlu’nun reddini almadan hikâye dünyasına girilmez dediler. Ben Mustafa Kutlu’ya gönderdim, Mustafa Kutlu bir cevap yazdı. Tebrik ediyorum, güzel fakat bu hikâye olmamış. Bunu yayınlayamayız dedi. Ondan sonra metni Hece Dergisi’ne gönderdim. Bu metin 2010 yılında Hece’nin Aralık sayısında yayınlandı.”

Daha sonra edebiyat alanında kitap çevirileri yaptığını, yüksek lisans ve doktora çalışmalarına yoğunlaştığını ifade eden Harmancı, zihninde filozof olamadığının bir yerde durduğunu vurgulayarak ikinci hikâyesinin de bu meseleyle ilgili olduğunu ifade etti. Kendisinin düşünür veya filozof olamamasının ilginç bir durum olmadığını, ancak tüm ülkede son iki yüz yıl boyunca dünya çapında büyük düşünür ve filozof çıkamadığını fark ettiğinde Türkiye’de aydın sorununa eğilmeye başladığını ifade etti. Aydın tipinin hikâyelerinde önemli bir yere sahip olduğunu ifade eden Harmancı, aydın meselesiyle ilgili “Ülkenin durumu hakkında biz kime dönüp soruyoruz? Aydına. Diyoruz ki ülke nereye gidiyor? Türkiye’de dindarlık nereye gidiyor, sekülerlik nereye gidiyor? Aydın diyor ki işte toplum sekülerleşti. Aydın bunun donelerini veriyor, işte maddi anlamda şunlar girdi lüks girdi hayatımıza, onun için Türk toplumu artık seküler bir toplumdur. Ama kafada şu soru var: aydının sekülerleşip sekülerleşmediğini nasıl bileceğiz? Böyle bir mesele. Aydın problemi, hikâyelere aydın meselesinin yansıması buradan çıktı. Aydınlarımız sürekli vuruyor. Diyor ki işte halkımız şu durumda, dejenere oldu, kültür bitiyor vesair. Sizde durum nedir? Hani Daryush Shayegan’ın “Yaralı Bilinç” kitabı. Bu ülkede otuz sene önce inanılmaz modaydı. Okuduk, tamam. Peki yaralı bilinci yazan bilincin yaralı olup olmadığını konuşuyor muyuz? Bunları hikâyeye aktarmaya çalıştım.”

İlk edebi eserin ister şair ister romancı veya hikâyeci olsun genellikle ne yaptığını bilmeden çıkan kitap olduğunu ifade eden Harmancı, ilk kitabın kendisi için ikinci hikâye kitabında artık ne yapacağını anlamasına yol açtığını vurguladı ve üzerine çalıştığı romanının da bitmek üzere olduğu müjdesini dinleyicilere aktardı.

Saathane Meydanı içerisinde Süleymanpaşa Kültür Evi’nde yüz yüze gerçekleşen etkinlik, katılımcıların aktif katılımı, soru ve katkıları ile sona erdi.

 

Öğrenci Destek Hattı