Özgür Taburoğlu: “Yazar, kendi yazınsal mizacını edebiyat yapıtlarında ortaya çıkarıyor.”

Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Öteki Buluşmalar dizisi kapsamında Özgür Taburoğlu’nu ağırladı. Esra Nur Akbulak ve Kaan Kurt’un moderatörlüğünde gerçekleşen programda “Anlatı Desenleri: Edebiyat Yapıtlarında Yer ve Zaman Şekilleri” başlığı altında önemli bir konu masaya yatırıldı.

Konuşmasına anlatı desenleri ifadesinin sınırlarını çizerek başlayan Taburoğlu, “desen, çizgiden fazla, şemadan az bir şey. Bir varlığın desenlerini ortaya çıkardığımızda onun bütün renklerinden ziyade temel çizgileriyle anlatmaya çalışırız” dedi. Taburoğlu anlatı desenleri ifadesini derinleştirmek için şöyle dedi: “Örneğin bir yağlı boya resmetmek gibi. Doğalcı bir resimdeki gibi tüm ışıklarıyla, gölgeleriyle değil de adeta izlenimci bir resimdeki gibi o şeyin mizacını vermeye çalışırız. Bize görünen bu şey nedir sorusunun cevabıdır bu aynı zamanda. Dünyada izlenim edindiğimiz şeye dair, onun hakkında olan şey ile gördüğümüz şey ve duyduğumuz şey arasında bir mutabakat oluştururuz.”

Anlatı desenleri ifadesi eşliğinde gerçekleştirdiği tahlillerde belirli edebiyat yapıtlarına yöneldiğini dile getiren Taburoğlu, A. Hamdi Tanpınar’ı okurken belirli kavramların düzenli bir biçimde tekrar gösterdiğini söyledi ve “yazar, kendi yazınsal mizacını edebiyat yapıtlarında ortaya çıkarıyor” dedi.

Taburoğlu edebiyatın bir zihinsel faaliyet olduğunu dile getirerek “Marcel Proust okuduğunuz zaman yüzlerce anlatı kişisinin zihinsel bir dramı vermek üzere durduğunu fark ediyorsunuz” dedi. Taburoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Benzer şekilde Tanpınar okuduğumuzda da görüyoruz ki Tanpınar ile anlatıya konu edindiği kişiler aynı değil. Büyük bir yazar olmasının ayırt edici tarafı kendisi ile anlatı kişisi arasında bu ayrımı yaratabilmesi”. Taburoğlu böylelikle yazarı metinde aramaya koyulan okur tavrına eleştirel bir yorum getirdi.

Metin yazarının psikolojik arka planına yönelen, onun aile geçmişi ve çocukluk dönemi ile ilgili merakın, bir metni anlamak için yetersiz kalacağını işaret eden Taburoğlu, “bırakın bir yazarı, kendimizi dahi bu mesafeden değerlendirebileceğimizi düşünmüyorum” dedi.

Anlatı desenleri ifadesini -olay örgüsü- unsuruna da değinerek derinleştirirken Marcel Proust’a sık sık değinen Taburoğlu, bir tür Proust endüstrisinin var olduğundan bahsetti. “Proust’un yapıtında hangi resim eserlerinden ve kaç tür çiçekten bahsettiği, kaç tane hatıra olduğu veya kaç tane izlenim olduğunu sayan çalışmalara rastlayabilirsiniz. Yüzlerce var. Ancak orada bir tane dram var: Marcel’in aklından geçenler” sözleriyle konuşmasını sürdüren Taburoğlu, bu değerlendirmesiyle olay örgüsünün kaybolduğuna dikkat çekti.

Anlatı desenlerini takip ettiğimizde bir yazının içerisinde olunduğunu ileri süren Taburoğlu, yazarın okura üst kurmacanın var olduğunu hatırlattığını belirtti. “Ben anlatının jestini çok önemsiyorum. Kendisini doğallaştırmayan, doğaya öykünmeyen bir tavır bu” diyen Taburoğlu, metinde yer alan sözcüklerin ne anlam ifade ettiğini metnin kendi kozmolojisi içerisine yerleştirerek ele almak gerekliliğine vurgu yaptı.

Konuşmasını tamamlarken yer ve zaman şekillerine değinen Taburoğlu, “Elimizdeki metinde nesneler mi hakim yoksa özneler mi? Bunu ayırt edebilmemiz çok önemli. Örneğin Bilge Karasu metinlerinde karakterlerin özneliği yoktur. Her zaman bir nesneliğe maruz kalırlar” dedi.

Aynı zamanda DÜSAM Youtube kanalında yayınlanan “Anlatı Desenleri: Edebiyat Yapıtlarında Yer ve Zaman Şekilleri” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.

Programı kaçıranlar Düsam Youtube kanalımızdan linke tıklayarak izleyebilirler.

 

18 Nisan 2022
Öğrenci Destek Hattı