Ali Şükrü Çoruk: “1908 sonrasında gelen rejim değişikliği, Ramazan ayına devlet nazarındaki bakışı değiştirdi.”

Samsun Üniversitesi (SAMÜ) Düşünce ve Sanat Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (DÜSAM), Öteki Buluşmalar dizisi kapsamında, 13 Mart 2024 tarihinde, Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk’u ağırladı. M. Uğur Karadeniz moderatörlüğünde gerçekleşen “Eski İstanbul Ramazanları” başlıklı programda eski görseller yorumlanarak Ramazan temsilleri ve kültürü üzerinde duruldu.

Dinlerin ibadet ve ritüeller etrafında bir kültür oluşturduğunu ifade ederek sözlerine başlayan Ali Şükrü Çoruk, eski Ramazan kültürü ile günümüzdeki kültür arasında benzerlikler olduğu kadar farklılıkların da olduğunu vurguladı. Çoruk, insanların gerek yaşayarak gerek okudukları üzerinden görerek özlem duydukları Ramazan kültürüne dair anlatısını modernleşmenin ilk yılları ile çerçevelendirdi. Çoruk, konuşmasına şu değerlendirme ile başladı: “Klasik döneme baktığımızda Osmanlı kültüründe her zaman Ramazan’a özel bir önem verilmiştir. Bu ayın mutlu ve huzurlu geçirilmesi için Ramazan öncesinde devlet tarafından çeşitli tedbirler alınmıştır. İaşe temini ve güvenlik adı altındaki hazırlıklardır bunlar. Mesela geceleri sokaklara fenersiz çıkılmaması bunlardan biridir. Osmanlı Ramazan’ında gece ile gündüz arasındaki fark da kalkıyor. Gecede de canlı bir hayat söz konusu. Güvenlik amacıyla fenerle sokağa çıkma tedbiri var. Fenersiz sokağa çıkanlara da gerekli takibatlar yapılıyor. Meşhur dokuz doğurmak deyiminin arkasında fener tedbirleri vardır.”

Ramazan boyunca vatandaşın ucuz ve temiz yiyecekleri temin edebilmeleri için birtakım tedbirler alındığını belirten Çoruk, Ramazan boyunca yiyecek ve içecek fiyatlarına sınır konulduğunu ifade etti. Bunun yanı sıra Ramazan ayı içerisinde Osmanlı’da okulların çocuklar için tatil edildiğinden bahseden Çoruk, ilmihal eğitimi alanların Ramazan ayında köylere dönmesiyle, okulda edinilen dini bilgilerin halka aktarımının sağlandığını belirtti. Büyük konakların iftar vakitlerinde gurebaya açık olduğunu ileri sürerek ilgili görseller paylaşan Çoruk, Ramazan ayının toplumsal kaynaşma işlevine yer verdi. “Hatta zenginler, verdikleri iftarın kalabalığıyla övünürler” ifadesiyle Çoruk, Ramazan ayının zenginler için de muteber bir ay olduğunu işaret etti.

Konuşmasının devamında eski İstanbul Ramazanlarının saray içerisindeki görünümlerine değinen Çoruk, yüksek dereceli bürokratların sarayda verdikleri iftarlara sözü getirdi. “Saray Ramazanlarında teravih hatimle kılınır. Her dört rekatta farklı bir makamla kılınır” diyerek konuşmasını sürdüren Çoruk, yabancıların İstanbul’a geldiklerinde Ramazan’a ilgi duyduklarını ileri sürerek Pierre Loti’yi örnek olarak sundu. 1913 yılında Pierre Loti şerefine Topkapı’da bir iftar daveti verildiğinden bahseden Çoruk, bu iftardan alınan görsel kayıtlarda uzun çubuklarla tütün içildiğini belirtti. Osmanlı Ramazan’ı denildiğinde ilk akla gelen hususlardan birinin mahya olması münasebetiyle birçok mahya örneği paylaşan Çoruk, çift minareli selatin camilerinin tamamında, Lale Devri sonrasında, tarih boyunca mahya kurulduğunu ifade etti. Çoruk, mahyaların sosyal içeriklerine yer vererek süreç içerisinde birbirinden farklı mesajların mahyalar aracılığıyla verildiğini belirtti ve şunları söyledi: “Sosyal içerikli mahyaların kurulması Cumhuriyet döneminde de devam ediyor. Türk Hava Kurumu’nun kurulması amacıyla Edirne’de uçak mahyası kurulduğu görülür. Buradaki maksat Hava Kurumu’nun bağışlarının artması ve havacılığın gelişmesidir. Mahya eski yazı sanatıdır. Yeni yazıya geçince eski güzelliğinden uzaklaştığını söylemek mümkündür. Yine 1929-1930’larda kurulmuş bir mahyada ‘fitre tayyarenindir’ yazar. Bununla birlikte “Ata Türk” yazılı devlet büyüklerine yönelik de mahyaların kurulması söz konusudur.”

Abdulaziz dönemine gelindiğinde Ali Paşa Konağı, Yusuf Paşa Konağı ve Zeynep Kamil Konağı’nda verilen iftarların meşhur iftarlar olduğunu belirten Çoruk, eski İstanbul Ramazanları denildiğinde kast edilen dönemin, 1908 öncesi Abdulaziz ve Abdulhamid dönemi Ramazanları olduğunu ileri sürdü. Rejim değişikliğinin Ramazan ayına devlet nazarındaki bakışı değiştirdiğini belirten Çoruk, savaşların etkilerinin de eski İstanbul Ramazanlarını ortadan kaldırdığını ifade etti. Ramazan süresi boyunca kurulan pazarlara sözü getiren Çoruk, şu ifadelerde bulundu: “Bunlar aslında uluslararası pazarlardır. İslam dünyasından getirilen yazma kitaplar, Kur’an’lar, porselenler gibi özellikle zenginlerin ilgisini çeken pek çok mal bu sergilerde müşterilere sunulur. Ticarette bir hareket sağlar. Beyazıt Camii yanında bu pazarların kurulduğu görülüyor.”

Ramazan’ın bir diğer boyutunun saraydaki huzur dersleri olduğunu belirten Çoruk, bu derslerin ulemanın halifenin huzurunda birtakım dini meseleleri tartışabilmesinin bir yolu olduğunu ifade etti. 7 oturumdan oluşan bu derslerde ulemaya birtakım hediyelerin verilmesiyle derslerin sonlandığını ileri süren Çoruk, Halife Abdulmecid’in resmedildiği huzur dersleri tablosunu örnek olarak sundu. Ramazan ayında neşredilen yayınlara ve içeriklerine değinerek konuşmasını sürdüren Çoruk, Ramazan ayında seküler yaşantının devam ettiğine dair bazı resimler sundu. “Verilen davetlerde akşam yemeği iftar saatine göre ayarlanıyor. Burada bir titizlik var. Ancak oruç tutma gibi bir durum söz konusu değil” diyen Çoruk, Ramazan ayında verilen davetlerdeki tenakuzu yansıtarak sözlerini tamamladı.

Aynı zamanda DÜSAM Youtube kanalında yayınlanan “Eski İstanbul Ramazanları” başlıklı konuşma, dinleyenlerin aktif katılımı, soru ve katkılarıyla sona erdi.

Kaçıranlar, linki tıklayarak Youtube kanalımızdan programı izleyebilirler.

18 Mart 2024
Öğrenci Destek Hattı